Helsinki'de toplanacak bir dilbilim kongresine gitmek üzere uçağa binen, ama yolculuğun sonunda kendisini, anlamadığı bir dilin konuşulduğu, tanımadığı büyük bir kentte bulan Budai adlı bir dilbilimcinin hikayesi bu. Ne bildiği onlarca yabancı dil, ne de kentin dilini çözmek için başvurduğu sınanmış yöntemler, Budai'nin bu tuhaf dilin tek bir kelimesini bile anlamasına yetmez. Kendisine bir çıkış yolu bulmak için umutsuzca çırpınırken, çevresindeki iletişimsizlik duvarı daha da yükselir. Çağdaş bir megapolün tanıdık görüntülerinin ardında, her şey yabancı ve inansızdır. Budai iletişimsizliğin dipsiz kuyusunda çırpınırken, hapse düşer, geçici aşklar yaşar, hatta, nedenini kesinlikle anlamadığı bir ayaklanmaya bile katılır. Epepe boğucu, tuhaf bir karabasan; insandaki en güçlü saplantıyı, çok iyi tanınan bir dünyada yabancı haline gelme korkusuna düşen bir kitap.