E-Dergi

Bence eserin anlaşılmaması çevirmenden değil Baudrillard'ın kullandığı dille alakalı.Kendini kuramsal bir terörist ve nihilist olarak görmektedir.Nihilist olmak radikal bir alay ve şiddet yoluyla egemen sistemleri tahammül sınırlarına kadar zorlayıp, bu meydan okumaya kendi ölümleri aracılığıyla yanıt vermeleri intihar etmekse o zaman ben kuramsal bir terörist ve nihilistim der. Nihilizmi,egemenliğini kabul ettirmiş sistemlerde, sistemdeki şiddet yüklü ve alaycı çizgiyi sistemin kaldırabileceği en uç noktaya götürerek, sistemi bu meydan okuma eylemine ölme eylemiyle yanıt vermeye zorlayan bir süreç olarak tanımlar.Baudrillard’ın ifadesiyle, bizler “hiper geçekliğin” etkisi altına girmiş, her şeyin simülasyon tarafından saydamlaştırıldığı, belirlediği her şeyin simüle edildiği, saydam ve “hipergerçek” bir dünyada yaşıyoruz.Aynı zamanda Tembelliği doğal bir enerji olarak görmektedir. İlginç bir kişiliktir ve cidden zorlu bir dili vardır. Sessiz yığınların gölgesinde yada toplumsalın sonu'nu okurken anamdan emdiğim süt burnumdan gelmişti.

Kitabın her paragrafını okuduktan sonra 5 dk gözlerinizi kapayın. Kendinizi Amerika'da uçsuz bucaksız çöllerde sol taraftaki tabelada rujlu dudaklarıyla elinde sigarasıyla size gülümseyen bir bayan tabela ile başbaşa kalacaksınız. Budrillard'ın olağanüstü çözümlemesi ve anlatımıyla fevkalednin fevkinde bir eser. Baudrillard yöntemsizliği'de bir yöntem olarak gördüğünden belli bir yöntem de izlememiştir.

Frankfurt Ekolünün efsane isimlerinden Adorno'nun "yanlış hayat doğru yaşanmaz" aforizmasının yer aldığı eserdir. Horkheimer'la birlikte yazdıkları "Aydınlanmanın Diyalektiği" ile birlikte okunursa anlaşılması daha da kolaylaşır. Bahsi geçen eserleri okurken mutlaka bir felsefe sözlüğü bulundurulmalı. Diğer arkadaşların da ifade ettiği gibi tek seferde okunup yutulabilecek eserler değil. Adeta demir leblebi...

Giddens'ın yemekten sonra tatlı niyetine okunacak bir eseri. Kürtaj, 3 çocuk vs. gündeminin sıcak olduğu bu günlerde okunması kesinlikle tavsiye edilir. Cinselliğe bakış açısını değiştirebilecek bir kitap. Bu arada Medyada kullanılan erkek egemen dili ve toplumsal cinsiyet ayrımının vardığı noktaları görmeye ışık tutabilecek bir yapıt.

Nurdoğan Rigel İÜ İletişim Fakültesinin bilgi birikimi ve yorumlarıyla en kaliteli isimlerinden birisidir. Kitap içindeki Medyanın Hafıza yitimine ve söz yitimine etkisini açıkladığı medyatik amnezi ve medyatik afazi kavramlaştırmalarını mutlaka okuyun derim. Gandhi ve pasif şiddeti anlattığı bölüm ise başlı başına mükemmel diyebilirim.