E-Dergi

70'li yılların sonundan 90'lı yılların başına kadar ülkemizin Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde gerçekleşen olaylara bir nevi ışık kaynağında bir kitap. JİTEM'in kurucu Ahmet Cem Ersever'in istifa ettikten sonra Soner Yalçın ile temasa geçip; kontrgerillayı, devletin iç yüzünü, terörü, faili meçhul cinayetleri, Yeşil'i, uyuşturucu ve kaçakçılığı daha nice ülkemizin karanlık olaylarını isim vererek bir bir açıklıyor. Bitirdiğim zaman Binbaşı için çok üzüldüm. Onun gibi nice vatan sevdalısı olan kahramanlar bir şeylerin farkına varıp; bir şeyler yapmak istediği ve bir şeyleri düzeltmeye çalıştığı zaman sonları hep aynı oluyor "ölüm". Kitap okunup devletin, askeriyenin ve terörün gerçek yüzün görülmelidir. Bu tür cinayetler ise faili meçhul kalmamalıdır. Kurtlar Vadisi'nde de bir dönem Binbaşı "Pala" olarak anlatıldı. Kitabı mutlaka okumanızı öneririm.

Torun Yakub Cemil'in gerçekliği şüpheli olsa da; özellikle dede Yakub Cemil'in anlatıldığı Osmanlı Devleti'nin son yıllarını kapsayan olaylar hemen hemen gerçekle örtüşüyor. İttihat ve Terakki ve Teşkilat-ı Mahsusa konularından; balkanlar, kafkaslar, Trablusgarp ve daha nice cephelerde gerçekleşen savaş hali çok güzel anlatılmış. Yani bir nevi 80'li yıllarda anlatılanları da insan düşününce işte az çok böyledir diyebiliyor. Soner Yalçın'ın kalemi insanı asla yormaz. Ben kitabı çok beğendim. Az çokta Kurtlar Vadisi'nde geçmesinin hatrı var.

"Bir kitap nedir ve nasıl olmalıdır?" sorusunun cevabı işte bu kitap. Bu çizgi romanda bir okuyucunun bulmak isteyeceği her şey mevcut. Tetikçi olan bir baba iş üstündeyken oğlu buna tanıklık eder ve her şey bundan sonra başlar. Frank Nitti'lerden Al Capone'lere kadar ünlü mafyalarda eşlik ediyor bu olaya. Ayrıca kitabın filmi Azap Yolu olarak çekildi. Çizimleri es geçmemek gerekiyor. Renklendirme olmamasına rağmen o çizgiler o figürler muhteşem. Okumaya doyamadım.

Söz konusu şiir ve söz konusu Neruda ise akan sular durur. Kitabı, kitabın en sonunda bulunan bir dize anlatacağım; "Ben, halkın şairi, bir taşralı, kuşbaz."

Shakespeare'ın okuduğum ikinci kitabı. Öncelikle insani duyguların bu kadar kişisel olarak yansıtılması ve bunun o dönemde başarılmış olması mükemmel ötesi bir şey. Okurken bir insanın; kitaptan alabileceği, tadabileceği ve yaşayabileceği her şeyi sunuyor. Sonrasında ise Sabahattin Eyüboğlu'nun çevirisi ise muhteşem. Kitabın sonunda yaptığı açıklama her şeyi anlatıyor zaten.