E-Dergi

Jack London bu eserinde insanın evrimi konusuna değiniyor.Maymundan insana evriminin örneği olan üç topluluğu ve onların hayatlarını anlatıyor.Böylece ilk insanın ne kadar basit düşündüğünü ve basit yaşadığını,duygularının da yeni yeni gelişmekte olduğunu anlatıyor:Arkadaşlık,aile,sevgi...Fakat bu duyguların içinde bulunulan topluluğa göre ne kadar güçlü yaşandığına da dikkat çekiyor.Kitap bizi "Acaba şu anda o eski insanlardan daha vahşi değil miyiz?Doğaya ve birbirimize eskiden olmadığı kadar zarar veriyoruz.Yoksa evrimleşen insan hayvanlardan daha mı yırtıcı bir yaratık oluyor?"diye düşünmeye itiyor.

Paulo Coelho bu kitapta da yine aynı mesajı vermeye çalışıyor:Umut ettiğimiz sürece dünya da istediklerimiz gerçekleşmeye başlayacaktır.Bu yolda bize lazım olan en önemli destek ve savunma gücümüzün de inanç ve sevgi olduğunu söylüyor.Çok güzel benzetmelere sahip bir eser.Okunmaya değer.

Bir gün bir genç bayanın gazeteye okumacılık yapmak için ilan vermesiyle başlıyor kitap.Zamanla bu bayanın ismi popüler olmaya ve her kesimden müşterileri olmaya başlıyor.Bu ilginç meslekte okumacı kızın başı da beladan kurtulmuyor.Ayrıca çoğu zaman öyle olaylar yaşıyor ki,kişiliği ile mesleği arasında çatışmalar yaşıyor.Kitaba farklı açılardan bakıp farklı sonuçlar çıkarabiliriz.Mesela farklı ve başarılı olan insanların ne kadar zor durumlarda bırakıldığını,çoğu zaman toplumun genel kanaatlerine karşı savaşmak zorunda kaldığını düşünebiliriz okuduktan sonra.Ya da nasıl olursa olsun marjinal ve ünlü olmanın sonuçta insanın başına sorunlar çıkarabileceğini de görebiliriz.Dili ve anlatımı çok yalın.Sadece iyi vakit geçirmek için de okunabilir.

Piedra Irmağının Kıyısına Oturdum Ağladım,bize hayallerimizin ve isteklerimizin peşinden koşmamız gerektiğini,dünyamızın da zamanla hayallerimiz doğrultusunda değişeceğini söylüyor.İki aşığın birbirleri için kendilerinden feda ettiklerini,onlara başkaları tarafından yüklenen görevlerden ve amaçlardan kurtulduktan sonra mutluluğa ulaşmaları ile de aynı mesaj vermeye çalışılıyor.
"insan,bile bile bardak kırmaz.Bir lokantada ya da kendi evimizde,bardakları masanın kenarına koymayız.Kafamızın içindeki dünya bizi,bir bardağı düşürüp kırmamak için dikkat etmeye zorlar.Bu arada,kaza ile bir bardak kıracak olursak,bunun aslında hiç de önemli olmadığının farkına varırız,diye düşündüm."
Hepimizin içindeki bardakları kırdıktan sonra kırıklara basmadan yola devam etmemiz gerekiyor.Simyacı kadar etkileyici ve düşündürücü bir kitap.

Buket Uzuner bu kitabında,herkesten daha üstün yeteneklere sahip olan insanların toplum tarafından sıradanlaştırılmaya çalıştığını anlatıyor.Bu çoğu insanın yaşadığı "tek tip insan"yaratma amacına karşı başkaldırıların,kendi olmayı becerebilenlerin romanı.Tabi Buket Uzuner'in benzersiz üslubuyla.