Evet, siz alttan almaya, riyakârlığa, onursuzluğa yani düpedüz alçaklığa devam edin. Evet, siz de alçaklığa devam edin; hor görmeye, tiksinmeye, alay etmeye… Ve bütün bunları, yapılmasının ahlaksızlık addedildiği uygar toplumsal ilişkileriniz içinde, gerçek bir ikiyüzlülük ve inkârla; ölçülü, tutarlı ve erdemli davranışlar olarak kabul edin. Elbet foyanızı ortaya çıkaracak birileri çıkacaktır. Elbet karşısındakiyle eşitsizliği kabullenemediği için, sizin yaptığınız gibi kabul edilebilir bir alçalmayı ya da makul bir kibri değil, sonuna kadar alçalmayı, sonsuz bir hor görüyü göze alabilecek ya da erişilmez bir gururla herkesi hakir görebilecek erdemli insanlar vardır. Dostoyevski işte bu insanlardan birisidir. O, güçlüye yaltaklanarak, küçülerek, onurunu ayaklar alarak çıkarlarını kollamaya çalışan zayıftan ya da zayıfı aşağılayarak, alay ederek, hor görerek egosunu tatmin etmeye çalışan güçlüden nefret eder. Gerçek alçaklığın, insanın insana hükmetme isteğinde ve bu isteğin gönüllü taraflarında olduğunu söyler. Etiyle, kemiğiyle gerçek insanın bunu kabul etmektense; aşağılanmanın ve aşağılamanın en büyüklerini sonuna kadar yaşamayı tercih edeceğini söyler. Ve ekler, sizin sevginiz bile, sevenin sevilenin ruh ve bedeni üzerinde talep ettiği bir hükmetme hakkıdır. Ama sonuçta insan sosyal bir varlıktır; güç eşitsizliği ve tahakküm var olagelmiştir ve hep olacaktır. Zaten bu yüzden de bu notlar yeraltındandır.