Aşkın Metafiziği Schopenhauer'in Felsefesi Hakkındaki Yorumlar

aşkın felsefesini okumak gayet sıkıcı oluyor,ağır bir dille yazılmasıda buna etken herhalde.
aşkın kendisini tartışırken felsefesini okumak gerçekten insanı bayıyor.

Schopenhouer'in aşkla ilgili felsefesinin detaylandırıldığı kitap, sonlarında bu filozofun hayatı ve eserleri ile ilgili bilgi veriyor.
Aşka inananları hayal kırıklığına uğratacak, ama bir dereceye kadar da sizi inandıracak bir fikir savunulan. Okunmaya değer. Konu ile ilgili bakış açısını genişletmek açısından...

Yazara göre aşkı dürtüleyen şey bireyin çoğalma ve üreme dürtüsü.Bu dürtüyü dayandırdığı konularda aslında ilk bakışta mantıklı görünüyor.Ama gerçek aşkın ne demek olduğunu bilen ,aslında burada anlatılanlar hep dünyevi duyguların olduğunu hemen anlıyabiliyor.Aşkın metafiziğini gerçekten bilebilmek ve anlayabilmek için önce sevmek gerekir.Sonra bu sevgi vasıtasıyla O'na ulaşmak gerekir.İşte o zaman bazı şeyler daha net görüne biliyor.....

Aşkı çok maddesel almış ve duyguları bi kenara bırakarak değerlendirme yapmış. Bir düşünce kitabı, doğal olarakta katılacağınız veya katılmayacağınız bölümler oluyor. Ama Aşka değişik bakış açıları arayanlar için ideal olabilir.

Adam haklı beyler şimdi bekarlar romantik hayallerini yıkıyor diye adama laf etmesin doğru söylüyor herif :))

Schopenhaur okunmadan Nietzsche anlaşılamaz. Nietzsche sanki Schopenaur'un daha dağınık ve daha sert konuşan bir hali gibidir. Aşkın Metafiziği'nde hem Freudçu geleneğin hem de materyalist duygu analizlerinin önemli hareket noktaları vardır. çok önemli bir eser ve mutlaka okunmalı bazı kavramalara sadece Schopenaur bu kadar farklı abakabilir.

kendisini deha olarak tanımlayan ve karşısındaki insanları aşağılamasıyla ünlü filozof Arthur SCHOPENHAUR yine yüz yıllardır insanların üzerinde durduğu aşk konusunu kendine has o müthiş üslubuyla ele almıştır. insanlarda aşktan ziyade cinselliğin daha agır bastığını bu eserde filozof gözler önüne sermektedir. muhakkak okunmalı

AŞkın metafiziği ile birlikte bu basımın ekinde olan hayat ve acı, ölüm vs konular üzerine küçük pasajları okuyunca yazarın görüşlerini temellendirmek daha kolay oluyor. Schopenhauer'e tam olarak doğru bakmamak gerekiyor. Mutsuzluğun tek gerçek mutluluğun bir kuruntu ve tüm gerçekliğin acı olduğu üzerine odaklanmış. Fena halde umutsuz söylemleri var. Hayatını okuduktan sonra bu umutsuzluğun ve aşk üzerine yaptığı bu tespitlerin dayanağını daha iyi anlayacağımı umuyorum. Zira; benim tahminimce pek de iyi tesadüfleri olmamış.ve eminimki hayatının bi yerlerinde acılı bi aşk hikayesi var....

Schopenhauer'in bu eseri aşk ve ilgili konuları ile ilgili güzel bir eser, ancak bazı yorumcularında dediği gibi kanunu ve kuralı olmayan aşk gibi bir kavram üzerine bu kadar belirli yargılara varmak ne kadar doğru. Kitabın belkide en ilgi çekici yanı, aşk dediğimiz kavramın ideal eşi bulma arayışına dayanması ve bununda sağlıklı ve güçlü bir neslin var edilmesi ile soyun ettirilmesi güdüsüne bağlanması. Doğrusu aşk dediğimiz olay o kadar farklı ki insan değil ideal eş bazen dengi olmayan kişiye bile aşık olabiliyor. Denk olmamaktan kastım belkide burada anlatılan ideal eş kavramından farklı olan. Sonuç olarak okuyucu bu kitabı okuyarak aşk ve ilgili konularda kendi bulunduğu duruma ve anlayışa göre pek çok şey kazanıyor. Lakin olay şu ki, aşk ne kitap nede kural tanıyor beklenmeyen bir anda hiç ummadığın bir zamanda karşına çıkıyor ve hayatını alt üst ediyor.

Alman felsefeci Arthur Shopenhauer, ülkemizde özellikle yaşamın temel sorunsallarından kadın erkek ilişkisine kendine özgü bir bakış getiren 'Aşkın Metafiziği' adlı kitabıyla tanınıyor. Şule Yayınları'ndan çıkan 'Okumak-Yazmak ve Yaşamak Üzerine', 'İnsan Mutluluğunun İki Temel Düşmanı: Istırap ve Can Sıkıntısı', 'Okumak ve Kitaplar Üzerine', 'Yazarlık ve Üslup Üzerine', 'Düşünmek Üzerine' bölümlerinden oluşuyor. Shopenhauer, "Bir kimse sıradan bir insanın zihinsel yahut düşünsel görüş ufkunun, ne geçmiş ne gelecek bilincine sahip, bütün hayatları sürekli şimdiden ibaret olan hayvanlarınkinden çok da ileride olmadığını, arada, öyle zannedildiği gibi geniş bir aralık bulunmadığını bilir" diyerek başladığı kitabında okumak yazmak ve yaşamak üzerine düşüncelerini açıklıyor.

Schopenhauer gerçekten büyük bir filozof ve oldukça başarılı diyebiliriz.fakat aşk hakkında felsefe yapmak biraz sakıncalı değil mi?felsefe halihazırda zaten öznel bir kavram-olgu bir de buna aşk gibi bir konuyu kattığınız zaman olay tamamiyle öznelleşiyor.siz düşüncelerini aktarıyorsunuz okuyanlar evet belki doğru olabilir ama kanımca aşk(veya herneyse) böyle diye düşünüyor.insanların düşünceleini değiştirmek gerçekten çok bir sanattır ve pek mümkün değildir.kimbilir Schopenhauer bizi sadece aşk üzerinde düşündürmek için düşünmüş olamaz mı?illa okuduğumuz şeylerden birşeyler kazanacağımızı düşünmemiz büyük hata.ya biz bunlaruı sadece düşünürken bile Schopenhauer gerçek bir filozof olarak amacına ulaşmış oluyorsa...işte şimdide gerçek filozofun hayatımızdaki yeri ön plana çıktı değil mi?düşünmeye değer herhalde bu soru..iyi düşünmeler:)

Sağlam bir mantık üzerine yazılmış bir kitap.Doğanın gelecek nesli mükemmel hale getirmek için insanın eş seçiminde kendinde eksik bulunan yönlerde daha iyi olan bireylere yöneldiğini;aşkın bu olduğunu söylemiş Schopenhauer.Kendi içinde sarsılmaz bir mantığı varmış gibi görünüyorsa da olaylara tek yönden(doğanın üstünlüğü)bakması bazı görüşlerine katılmamanıza yol açabilir.

keskin yorumlarını hayatınıza katmanız gereken bir filozofla tanışmak için iyi bir fırsat bu kitap.
anlaşılması zor bir adam ama okuyunca kesinlikle uykularınızı kaçırabilecek düşüncelerle tanışacaksınız.

Klasik "aşk" kavramı üzerine olan tüm düşüncelerinizi sarsmaya aday bir kitap. Öncelikle bence oldukça nesnel yazılmış; zaten bu tür bir konu, ancak duygulardan olabildiğince sıyrılıp yazılabilirdi.
Hipotez şöyle: Schopenhauer, sıradan insan duygularının aksine, bilimsel ve nesnel bakılabildiğinde, aşk ve duygu dediğimiz durumun 'mekanik' ve mantıksal bir açıklamasının daima olduğunu ve bunun, doğanın gelecek nesiller oluşturmak için "çoğalmak" eyleminin bir şekilde isimlendirilmesi olduğunu söylüyor ve aşkın, akılcı ve yarı bilimsel bir tanımını yapmış oluyor. Fakat eklemeden geçemiyor: Aşk denen şeyle insanoğlunun yüzyıllardır bunca uğraşından, hakkında şiirler yazıp, şarkılar söylemesinden sonra, salt duygusal aşkın varlığını da yadsıyamayız! Ayrıca cinsellik ve aşk arasındaki kopmaz bağı, nedenleriyle açıklıyor. Son derece yararlı bir kitap; tabii yoğun düşünmeyi sevenlere...

Aşkın Metafiziği kitapta elli üç sayfa tutuyor. Ben ilk yirmi sayfada aklıma takılanları sizlerle paylaşmak istiyorum.
1-Yazarın ilk önemli belirlemesi: “Bütün aşk serüvenlerinin son amacı,gelecek kuşağın ortaya çıkmasından,yaratılmasından başka bir şey değildir.”
2- “Cinsel istek öznel(sübjektif) bir gereksinim oldugu halde,nesnel (objektif) bir hayranlık kılığına bürünmesini ve böylece bilincimizi aldatmasını çok iyi bilir. Çünkü doğa,kendi öz amaçlarına ulaşmak için böyle bir hile kullanmak zorundadır.”
Sanırım yazar burada; doğanın ,üstün gücü ve bilgeliğini,usta bir kumarbaz gibi kullandığını iddia ediyor. Sanırım burada verdiği doğa tanımı,Uzakdoğu din bilimindeki tao tanımı ile örtüşüyor. Zaten Selahattin Hilav’da yazarın tanıtımında Avrupa’dan çok doğu felsefesinin yazarı etkilediğini belirtmiş.