Yazar, tüm padişah analarının yabancı ve hıristiyanlardan olduğunu anlatan kitabında sıra dışı konulara değinmiş.
Bu kadar önemli konulara değinilen bir kitabın araştırma kitabı yerine roman tarzında yazılması büyük eksiklik bence. Roman tarzında olunca da yazar gereksiz teferuatlara girmiş ve kahramanları şahsi düşünceleri doğrultusunda konuşturmuş. Bazı yerlerde dipnotlarla kaynak göstermiş fakat asıl belge göstermesi gereken hayati yerlerde belge yok. Bu durumda da canı istediği yerde tarihçi, istediği yerde romancı olmuş. Birkaç yerde teknik hatalara düşmüş; Kanuni Süleymen için, oğlu Mustafayı boğdurttuktan sonra torununun da kafasını kestirdi diyor. Halbuki Osmanlı Hanedanında hiç bir Hanedan üyesinin kafası kesilmemiş tamamı boğdurulmuştur. Hanedan üyelerinin kanının toprağa akıtılması anlayışı da yoktu zaten. Bununla birlikte kitabında bahsettiği olayların pek çoğunu başka kaynaklardan doğrulamak mümkün. Padişah analarının tamamının yabancı kökenli olduğunu zaten tarihi belgeler de ortaya koyuyor. Hanedandaki aile katliamlarını pek çok tarihi belgede görmek mümkün. Taht kavgalarının Osmanlı’yı getirdiği nokta her görüşteki tarihçiler için dahi malum. Burada söylemek isterim ki; yazarın değindiği pek çok konu özünde doğru olmasına rağmen uslübu yanlıştır. Kahvehanede konuşulur gibi kitap yazılmaz. En azından ciddiyet iddiası olan bir yazarın kullanacağı uslüp olmamalıdır.
Kitapta Mevlana’nın din ve ırk düşmanı olduğundan da bahsetmiş ki buna katılmak mümkün değil. Mevlana’nın eserlerini okuyan herkes onu yeterince tanıyor. Özgür düşünmek demek sağa sola hiç düşünmeden çamur atmak demek olmamalı herhalde, en azından bilimsel ahlaka sığmaz bu. Yazar Türklük adına herşeye küfrediyor; onlar Laz, bunlar Tatar, Şunlar Çerkez, Kürt diyor küfrediyor, ben de merak ettim acaba yazarın Türk ulusundan anladığı nedir. Yazar diyor ki; “Abdülaziz gezmeyi, dünyayı görmeyi çok severdi, çünkü annesi bir çingeneydi.” Yani hayretler içinde kalınacak bir ifade. Bu nasıl bir zihniyettir. Ayrıca yazar bütün milletlere küfrettikten sonra, kitabın sonunda, Atatürk’ün girişimiyle ortaya atılan Güneş Dil Teorisini övüyor ve bütün dil ve milletlerin Türklerden türediğini savunuyor. Son derece çelişki içinde bir yaklaşım.