Cumhuriyet döneminin ilk yıllarında, Atatürk'ün ölümünden hemen önce Anadolu'dan bir kesit sunuyor bize Orhan Kemal. Çukurovanın verimli toprakları üzerinde o yıllarda üretim yapmaya çalışan dokuma fabrikasının işleyini, zorluklarını işçilerin dünyasından anlatıyor; batılılaşmaya karşı olan yerel tutumumuzu çok güzel hicvediyor.
Cemile'nin babasına tutkusu,
abisinin, Sadri, kardeşine sahip çıkması, babasının karşılıksız herkese yardım edişi, her türlü zorluğa ve geçim derdine karşılık o bir aradalılık, konu komşu ile hep birliktelilik hep aşina olduğumuz ve bizden diyebildiğimiz hadiseler.
Bununla birlikte, fabrikanın daha iyi işlemesi için dışarıdan İtalyan mühendis getirilmesi ve akabinde kendi ortağını bertaraf edebilmek için kendi dönen çarklarına çomak sokmayı hiç düşünmeden göze alan cahil zihniyet de bizden.
Bu kısacık kitapta karakterlerin ruh hali bu kadar güzel anlatılabilirdi. Ancak ruh halinin bu kadar iyi betimlenmesi; karakterlerin de aynı güzellikte betimlenmesi beklentisini karşılayamıyor okuyucuda. Ne Cemileyi, ne ağayı, ne Sadriyi, ne de diğerlerini kafanızda fiziksel olarak canlandıramıyor; çevrenizde bu ruh halinde olanlar varsa eğer, ancak o zaman kahramanlarımızı tanıdığımız birileriyle yer değiştirerek zihnimize işliyoruz.
Herşeye rağmen, gayet sıkılmadan okunabilecek bir roman.