Geç Osmanlı ve Cumhuriyet döneminin modernleşme ve Batı ile ilişkisi hep sorunlu olageldi. Avrupa Birliği'ne karşı toplumsal hevesimizin 'tavan yaptığı' bugünlerde bile aynı tuhaf ilişkiyi gözlemlemek mümkün. Batı, bizim için bir yandan yozlaşmış ahlâkı temsil ederken, bir yandan da ulaşılması gereken 'techne'nin sahibi olageldi. Tüm modern Türkiye tarihini 'Batı'nın değerlerini almadan tekniğini nasıl alırız?' sorusuna nafile yanıtlar arama tarihi olarak da okumak olası.
Bu ikilemi yaşayan, hatta bu ikilemden beslenen bir topluma hangi sanat akımını yakıştırırsınız? Batı'da modernitenin kökleriyle en sorunlu akımı olan romantizm, bizde toplumsal karşılığını rahat buldu: Bir yandan koskoca bir imparatorluğun dramatik küçülüşünden bir ulus yaratılması, diğer yandan ait olmak istediğimiz yere ontolojik olarak ait olmama, romantizmi, romantizmden daha çok, Türkiye'nin tarihsel-toplumsal koşullarına cuk oturan melodramı besledi.