Türklerin ve Tatarların Kökeni Hakkındaki Yorumlar

Onaylı Yorum Bu yorum, Onaylı Yorumcu tarafından yazılmıştır.
Berk Ulubeli
26.01.2024
Türklerin ve Tatarların Kökeni
Naçizane yorumuma geçmeden önce siz değerli okurlar için, her zaman yaptığım gibi, genel birkaç hatırlatma da bulunmanın gerekli olduğu kanaatindeyim. Öncelikle elimizdeki metin geniş kapsamlı ve akademik(!) bir kitaptır. Dolayısıyla her bir mesele hakkında yorum yapmaktansa İskitler özelinde erken Türk tarihi yapılandırması noktasında yorum yapmayı daha faydalı buluyorum. Kişisel merakım ve çalışmalarım da erken dönem Türk tarihi ile alakalı olması bu seçimde önemli baz noktalarından birini oluşturmuştur.

Kitaba gelecek olursak; M. Z. Zekiyev’in iddialarını bazı temel yaklaşımlara dayanarak sunma gayreti içerisinde olduğu ifade etmemiz gerek. Bu noktada yazarın Avrasyacı perspektifte olduğunu söyleyelim. Bu durum iddialarını okurken hatırlamamız gereken bir önemli bir noktadır. Çünkü meseleler bu pencereden yorumlanmaktadır. Yazar, Hint-Avrupa merkezli teorileri şiddetle reddederken bu teorilerin siyasi-ideolojik hedefleri olduğu konusunun altını çizer. Zekiyev konu ile alakalı: “Bu teori (İskitlerin Hint-Avrupalı bir kavim olması), göründüğü kadarıyla Hint-Avrupa halklarının ata yurdunu genişletme imkânı sağladığı için cazip hale gelmişti,” der. Özellikle II. Dünya Savaşı’na doğru giden süreçte Ratzel’in Lebensraum (yaşam alanı) fikri Almanları tarihsel kökenleri olarak saydıkları Germenlerin yaşadığı sahaları topraklarına katmak suretiyle harekete geçmeye teşvik etmiştir. Dolayısıyla İskit gibi köken meselesi tartışmalı olan kavimlerin modern dünyada sahiplenilmesinin hakikaten de siyasi-ideolojik bir tarafı olabilir. Zekiyev’in kitabı akademik bir çalışmaymış gibi görünür fakat batı standartlarında bir araştırma/inceleme olmadığı apaçık olarak anlaşılır. Sözgelimi bazı öneriler ve bu önerilerin doğruluğunun ölçüsü olarak, öneri sahiplerinin “Sorbonne’da okuması” yahut “çok dil bilmesi” gösterilir. Bu tip ön yargılar kuşkusuz kabul edilemezdir. Benzer bir yaklaşım ile Nazileri destekleyen dünyaca ünlü bilim insanları var diye Nazi hareketi yahut Hitler haklı çıkarılabilir mi? Öte yandan yazarın ele aldığı konunun genişliği, gerektirdiği yetkinlikler ve tarihin doğası gereği bazı dönemlerinin karanlıkta kalmak zorunda olduğu hesap edildiğinde oldukça zor bir konu hakkında kalem oynatıldığını ifade etmek gerek.

Yazar İskitlerin kökeni meselesi hakkında zorunlu olarak Herodotos’a göndermelerde bulunur. Ancak Eskiçağ tarihi çalışanların bilhassa takdir edeceği üzere klasik kitaplar ciddi metinsel zorluklar barındırır. Öncelikle bu kitapların hiçbirinin müellif nüshası elimizde değildir. Elimizde bulunan en eski nüshalar genellikle X.-XIII. yy.’dan kalmadır. Herodotos gibi MÖ V. yy.’da yazıldığı düşünülen kitaplar da durum bu anlamıyla ciddi bir sorun teşkil eder. Zira müellifin eseri gerçekten MÖ V. yy.’da yazdığını kabul ettiğimiz takdirde eldeki en eski yazılı metin neredeyse 1500 sene sonrasına aittir. Bu noktada birden çok kere kopya edildiği derhal anlaşılacaktır. Müstensihlerin her biri bu kopyalama işlemi sırasında orijinal nüshada olmayan eklemeler yapmış yahut var olanları, son derece keyfi bir biçimde yahut patronaj gereği, çıkarmış olabilir. Hal böyleyken önümüze böyle bir metin alarak “evraka” demenin kaçınılmaz bir çekiciliği olduğunu kabul etsek de teknik olarak bu eylemin doğruluğunun tartışılabilir olduğunu unutmamak gerek. Zekiyev bu noktada metin hakkında bazı teknik detaylara ve tartışmalara yer vermiştir. Bilindiği üzere Thukydides dahi (MÖ IV. yy.) Herodotos’u kitabı özelinde eleştirmektedir. Dolayısıyla bir metin olarak Herodotos’un eleştirilmeye başlanması neredeyse birkaç bin yıl geriye gitmektedir.

Diğer bir konu ise, yukarıda da bahsedilmiş olduğu üzere, incelenen dönemin genişliği ve gerektirdiği yetkinlikler meselesidir. İskitler özelinde bir konu çalışılacaksa öncelikle veri havuzu oluşturulmak durumundadır. Bu veri havuzunun önemli bir bölümünü Grekçe oluşturmaktaysa da Asurca, Persçe vb. diğer komşu uygarlıkların geriye bıraktığı bakiyelerin kendi dillerinde incelenmesi gerekmektedir. Bilindiği üzere İskitlerden elimize ulaşan herhangi bir yazılı metin yoktur. Ancak Herodotos gibi isimlerin yahut bazı yazıtlardan elde edilen birkaç sözcüğün İskitler ile ilişkilendirilmesi söz konusudur. Bu sözcükler üzerine her iki yazarda yorum yapmakta ve bu sözcükler Türkçe ile ilişkilendirilmektedir. Biz bu konuda yorum yapamaya yetecek düzeyde bilgi birikimine yahut diller hakkında yorum yapabilecek yetkinliğe sahip olmasak da Hunlar hakkındaki tartışmalardan yola çıkarak birkaç çıkarım yapmanın yerinde olacağı kanaatindeyim. Öncelikle eldeki veriler ana kaynaktan yani İskitlerin kendisinden geliyor değildir. Sözgelimi Herodotos tarafından Grekçe formlarıyla aktarılmış yahut Asur yazıtlarında yine yerel dilin sınırlı formlarıyla günümüze ulaştığı açıktır. Bu durumu günümüzden bir örnekle açıklayacak olursak çikolata kelimesini örnek olarak gösterebiliriz. Bu kelime muhtemelen cioccolata formundaki İtalyanca aslından dilimize geçmiştir. İtalyancaya ise muhtemelen yerli Amerikan dillerinden yahut İspanyol kolonileri vasıtasıyla geçmiş olmalıdır. Çikolata kelimesi ile cioccolata arasındaki belirgin yapısal farklar ilk etapta göze çarpmaktadır. Ayrıca ana kaynaktan alınan herhangi bir kelime alıcı tarafından (Herodotos yahut Asur metin yazarları) kendi diline uyarlanmış olabilir. Benzeri kelime alışverişlerinin yahut bir dilden diğerine yapılan aktarımlarda yaşanan doğal bozulmaların geçmiş dönemlerde de yaşandığını varsaymak çok iddialı bir yorum olmayacaktır kanaatindeyim. Dolayısıyla kendisi hakkında kendi dilinde bakiye bırakmayan oluşumların dolaylı yoldan edinilen kelime dağarcığı oldukça tartışmalı bir konudur.

Elbette yalnızca dil ve bakiyelerinin incelenmesi yeterli değildir. Farklı disiplinlerden yardım almak kaçınılmaz bir zorunluluktur. Bu noktada Arkeoloji bir disiplin olarak görüş alanı içerisine dahil olur. Yazar yer yer arkeolojik malzemeyi kullanır. Ancak arkeolojik veriler de, diğer tüm veriler gibi, kronoloji geriye sarıldıkça hakikati anlama noktasında zorluklar çıkarır. Bugün Herodotos üzerine yapılan çalışmalarda arkeolojik malzemenin Herodotos’un anlatılarının en azından bir kısmını doğrulayabildiğini ekleyelim. Ancak Frederic Barth’ın da ifade ettiği üzere maddi kalıntılar her zaman mutlak sonuç vermez. Söz gelimi Hsiung-nu/Şyunğ-nu (Asya Hunları) dönemi ile ilişkilendirilen ve ilgili bölgede bulunan bir kazan ile Panonnia’da (Macaristan civarında) bulunan ve Hunlar (Avrupa Hunları) ile ilişkilendirilen bir kazan fiziki form anlamında ciddi benzerlikler taşır. Kimi araştırmacılar iki siyasi teşekkül arasındaki bağlantının önemli göstergelerinden biri olarak bu kazanı gösterir. Ancak bu tip bir maddi kalıntı aradaki bağlantıyı kurmak için yeterli midir? Maddi unsurların coğrafyadaki gezinimi birbirinden çok farklı nedenlere dayalı olabilir. Sözgelimi bu kazan ticaret yoluyla, bir ganimet olarak yahut münferit bir ya da bazı kişiler tarafından farklı coğrafyalara götürülmüş olabilir. Dolayısıyla tek bir maddi unsur öğesi üzerinden ciddi özdeşleştirmeler yapmak teknik anlamda sakıncalı olabilir. Öte yandan aradaki bu özdeşlik meselesini güçlendirecek tarihsel kayıtlardan da yoksun olduğumuzu belirtmek gerek. Zira Asya’dan tarihin birçok döneminde benzer göç hareketleri yaşandığı bilinse de ilgili dönem özelinde tarihi kayıtların sessiz kaldığını ifade etmeliyiz. Benzer durumların İskitler içinde geçerli olduğu kanaatindeyim.

Değinilmesi gereken bir diğer husus ise “Türk” kavramının ortaya çıkması meselesidir. Zira bugün batıda ciddi anlamda geçerliliği olmasa da hem Türk akademisinde hem de bazı doğu akademilerinde İskitlerin Türk olduğu meselesi, yukarıda da görüldüğü üzere, kabul görmektedir. Peki, Türk kavramından ne anlamamız gerekiyor? Türk kavramı bugün kullandığımız formuyla Roma edebiyatında yaklaşık olarak VI.-VII. yy.’da görünür hale gelmiştir. Bu durum Türk kavramını Türk Kağanlığı yazıtlarından birkaç yüzyıl önceye götürmektedir. Muhakkak bundan öncesi de vardır denilebilir. Ancak Türk kavramının bir hanedana yani asil bir kana mı gönderme olduğu yoksa bir topluma mı gönderme olduğu konusu tartışmalıdır. Ayrıca kavramın Roma edebiyatında görünür hale geldiği yüzyıllarda klasik yazarların bahsetmiş olduğu İskit kavramı da ciddi dönüşümler yaşayarak Karadeniz’in kuzeyindeki Gotlar, Alanlar, Hunlar, Tatarlar ve hatta Ruslar için dahi kullanılmıştır. Tarihi bir bilim olarak kabul ettiğimiz takdirde Türk kavramı ortaya çıkmadan çok uzun yüzyıllar önce yaşadığı varsayılan İskitlerin kendisinden yüzlerce yıl sonra ortaya çıktığı anlaşılan bir kavram ile anılması teknik olarak tartışmalıdır. Elbette “kültürel kodlar” noktasındaki benzerlikten bahsedilebilecekse ve İskitlerin gerçekten de Türk Kağanlığı’nın yaşadığı coğrafyadan bölgeye intikal etmiş olması mümkünse de bunu bir olasılık olarak ifade etmek, eldeki veriler ışığında, daha makul olabilir. Günümüzde müspet bilimler ile uğraşanlar dahi meseleler hakkında oldukça dar ve sınırlı çerçeveler içerisinde mutlak sonuçlar verebilirken, sosyal bilimcilerin bu kadar geniş meseleler hakkında “-dır/-dir” şeklinde kesin ve keskin ifadeler kullanması yanlış bir yaklaşım olabilir. Öte yandan bu yanlışlık doğal olarak sosyal bilimlerin beka sorununu da ortaya çıkarmaktadır.

Sonuç olarak Sovyet akademisinin İskitler ve erken Türkler hakkındaki görüşlerini okumak için eşsiz bir kaynak olduğunu ifade edelim. Kitabın çevirisi oldukça akıcı ve iyi duruyor. Elbette Rusça ile karşılaştırma imkanım bulunmuyor. Kitabın mizanpajı, kapağı ve diğer fiziki özellikleri gayet iyi. Bu noktada tek eleştirebileceğim husus kitabın kaynakça kısmıdır. Zira olduğu gibi Rusça aslından kopyalanıp eklenmiş gibi görünüyor. Son olarak kitabın karşılaştırmalı olarak okunmasının daha da faydalı olacağı kanaatindeyim.

Herkese bol kitaplı sağlıklı günler!
Bu yoruma katılıyor musunuz?
Evet (2)
Hayır (0)
Bu Yorumu Yanıtla
Urukagina07
22.11.2018
Satın Alma Onaylı Bu ürün yorum sahibi tarafından satın alınmıştır.
M. Z. Zekiyev'in güzide çalışması. Türk ve Tatar kökeni hakkında önemli bir çalışma. Almakta fayda var.
Bu yoruma katılıyor musunuz?
Evet (1)
Hayır (0)
Bu Yorumu Yanıtla
yusuf1985 08.12.2012
Satın Alma Onaylı Bu ürün yorum sahibi tarafından satın alınmıştır.
İşin doğrusu daha iyi birşey bekliyordum. Mesela menşeleri meşkuk eski ön Asya medeniyetlerinde Türklük izleri, Sümer, Elam, İskitlerin Türk olup olmadıkları tartışmalarına geniş yer verir diye düşünüyordum. Anav medeniyetini etüt eder diye umuyordum. Ama eserin hacmiyle mütenasip bir şekilde bu konuların derinlemesine incelenmemesi beni hayal kırıklığına uğrattı. İsmine pek de kanmayın derim.
Bu yoruma katılıyor musunuz?
Evet (16)
Hayır (4)
Bu Yorumu Yanıtla
Aydın Olcay 28.10.2007
Satın Alma Onaylı Bu ürün yorum sahibi tarafından satın alınmıştır.
TÜRKLER’İN TARİHİNİ ÖNCELİKLİ OLARAK DİL EKSENİNDE İNCELEYEN, TARİHİN DERİNLİKLERİNE UZANAN DETAYLI VE KAPSAMLI BİR ESER. ANCAK KİTABI DAHA ÖNCE BU KONU HAKKINDA BİR ARAŞTIRMA VE İNCELEME YAPMAMIŞ KİŞİLERİN ANLAMASI BİR HAYLİ ZOR GÖRÜNÜYOR. HARİTALAR VE RESİMLERLE DAHA DA ZENGİNLEŞTİRİLEBİLİR, BÖYLELİKLE KİTAP OKUMA ALIŞKANLIĞI OLMAYAN HATTA BU TİP BÜYÜK ARAŞTIRMALARIN ÜRÜNÜ BİLGİLENDİRİCİ KİTAPLARA “ÖCÜ” GİBİ BAKAN GENÇLERİMİZİN DE İLGİSİNİ ÇEKERDİ.
Bu yoruma katılıyor musunuz?
Evet (12)
Hayır (1)
Bu Yorumu Yanıtla
KY-803435 29.01.2010
Biraz Türk tarihi ve kültürü alt yapı bilgisigerektiren bir kitap ama sonuna kadar okuduğunuzda doğru sandığınız pek çok şeyin yanlış olduğunu farkedecek yeni şeyler öğreneceksiniz
Bu yoruma katılıyor musunuz?
Evet (5)
Hayır (0)
Bu Yorumu Yanıtla
İndemez_Aqay 22.05.2008
Kitap Türkoloji ile ilgilenen kişiler için başarılı bir kitap.Yazar Hint-Avrupa Tarih bakış açısının Türk tarihini küçültme çabasına karşı birçok irani kavim denilen kavimlerin Türk oldugunu,göçebeliğin yanında Türklerin yerleşik hayat geçtiğini göstermeye çalışmış. Her zaman Türklerin Atayurdu denilen Orta Asya'nın yanında Sibirya ve İdil- Ural bölgesinin de aynı derece de ata yurt oldugunu anlatmış kitabında.
Türkolojiye yeni giriş yapanlar için ağır gelecek bir kitap olmakla beraber kesinlikle alıp okunmalı.
Bu yoruma katılıyor musunuz?
Evet (10)
Hayır (1)
Bu Yorumu Yanıtla