Hayatı anlamak için, tıpkı yazmaktan vazgeçtiğim zamanlarda olduğu gibi başımı bir suyun içine sokuyor, tam boğulacağım sırada başımı yukarı kaldırıyor, can havliyle nefes alıyor, o anda yaşadığımı ve hayatımı anladığımı hissediyorum.
Yazmak, budur benim için. O boşluğu başım suyum içindeyken bir kez daha görür, kimsesiz kalmış ve hep kalacak olan sevgimin kanında boğulmamak için yazmaya koyulurum.
Çünkü o nefes alış sırasında o boşluğu yazamazsam ölüp gideceğimi hissederim. Sonsuz sandığım bir şeyi yitirmenin tek tesellisi yazmaktır. O teselliyi ararken ayrı düşerim herkesten. İşte bu yüzden bu dünyaya ait gibi hissedemem kendimi. Herkesin kendisine bir düzen kurma kaygısı varken, benim ömrüm adeta bir ölüm kalım savaşıyla; yazmakla geçer.