Evet, dünyaya dinin emirlerini yerine getirme vazifesiyle gönderilen her insanın burada misafir ve fâni olduğu, mahiyetinin bâki bir hayata baktığı kesin bir hakikat olarak ortadadır. Her bir insan için bu zamanda ebedî hayatını kurtarma; sığınacağı kaleler sarsıldığından, dünyasını ve içindeki alâkadar olduğu bütün dostlarını ebediyen terk etmekle beraber, bu dünyadan binlerce derece daha mükemmel, bâki bir mülkü kaybetme veya kazanma davası da onun başına açılmıştır. Eğer iman vesikası olmaz ve insan, beraatı ve senedi hükmündeki inancı sağlam bir şekilde elde etmezse, o davayı kaybeder. Acaba bu kaybettiği şeyin yerini ne doldurabilir?