"On dört yaşındaki zayıf, uzun bacaklı çocuk; elinde çıkınıyla, 1819 yılının 6 Eylül günü, Frederiksberg Tepesi'nden, önündee uzanan Kopenhag'a bakıyordu.
Başı hafifçe dönüyor; kendisi olduğuna, Manastır Değirmeni Sokağı'ndan Hans Cristian olduğuna bir türlü inanamıyor; burada durup bütün bu kulelere, kulelerin sivri tepelerine, kocaman evlere bakıyordu. Odense, otuz iki mil ötede değil de, erişilmez bir uzaklıktaydı sanki.
Posta arabacısının boruyu çalmasıyla aşırı yüklü arabanın hareket edişinin ve gözü yaşlı annesiyle büyük annesinin mendil sallayışından üzerinden acaba sadece üç gün mü geşmişti? Bir an kendisini öyle yalnız, tanımadık şehrin önünde öyle ufacık hissetti ki, gözyaşlarını tutamadı; ama gözyaşları çabucak kurudu. Ağlamanın sırası değildi. Kararlı ve enerjik davranmak gerekiyordu.
Şimdi bir han bulacak, sonra bir dakika bile kaybetmeden tiyatroya gidecekti. Knedi düşüncesine göre en iyi şekilde giyinmişti. Kilise üyeliği töreni için dikilen giysisini ve neredeyse yepyeni olan çizmelerini, kaşlarına kadar inen eski bir şapkayla tamamlıyordu. Şapkayı eczacıdan hediye olarak almıştı. Cebindeyse ünlü balerin Shall'e yazılan, oldukça alışılmış bir yöntemle elde edilmiş bir tavsiye mektubu duruyordu."