E-Dergi

Ütopya ve distopyaya ilgisi olanların kesinlikle okuması gerekir diye düşünüyorum. Ağır ya da argo olarak tanımlayabileceğimiz Burgess'ın üslubu bir yandan kitabı okunmasını sağlarken diğer yandan da anlamsal bütünlüğü sağlayan en önemli faktör oluyor. Dikkatlice okunduğunda, toplumun insanı değiştirme ve/veya dönüştürme yönünü alt metinde görmek mümkün. Beni tek rahatsız eden tarafı, ahlaki zaaf ve suçların normale indirgeyen bir anlamsal yapıya sahip olması...

Yazar, çalışmak ile kölelik arasında tarihsel anlayışlar doğrultusunda ilişkilendirme kuruyor. Çalışmanın, daha doğrusu aşırı çalışmanın modern toplumun ahlakçı ve insancı geçinenlerinin savunduğu bir olgu olmasının çelişkilerinden bahsederek kavramların nasıl içinin boşaltıldığına işaret ediyor. Marx'ın bel bağladığı proleteryanın giderek burjuvalaştığını söylemesinin ardından çözüm olarak üstü kapalı da olsa komünizmi işaret etmesi kendi çelişkisini oluşturuyor. Çalışmanın bir ahlak zaafı olarak reddedilmesini tavsiye eden yazar tembelliğin yüksek bir değer olduğunu söylüyor. Emeğin yok sayılmasının yanı sıra emekçinin tüketici konumuna indirgendiğine değinilen kısa ama okuması hoş bir eser.

Önceki baskısını okuduğum ve oldukça faydalandığım bir eser. Müellifin "Düşüncenin Okullaşması" eseriyle ardışık okunması oldukça ufuk açıcı olacaktır. Eylemdeki değişim düşüncede başlamak zorundadır. Düşüncedeki değişimim ortaya çıkması için önce düşüncenin iskeleti diyebileceğimiz paradigmanın oluşturulması gerekir. Batı ile mücadele edilebilmesi tek yolu Batı felsefesi ve düşünsel paradigması karşısında durabilecek bir düşünce biçimi ve paradigma oluşturabilmektir. Müslüman bireyin bunu yapabilmesi için ise kendi değerleri ve felsefesi kadar Batı felsefesi ve değerler dizgesini de bilmesi gerekir.

Son derece yetersiz, derinlemesine analiz ve felsefi bakış açısından yoksun bir çalışma. Bir kitaptan beklenilen ufuk açıcı olmasıdır evvela. Sorunları kökenlerine inerek sebepleriyle tespit etmek çözmek için önemlidir. Hamaset sorun çözmediği gibi sorun başka başka sorunlar çıkarmaya ve büyütmeye yarar. Diğer taraftan bir kitabın ümit vaad etmesini ve çözüm önerileri sunmasını beklerim ben. Ne yazık ki bu bakış açısından yoksun bulduğum bir çalışma olmuş.

İyi olmanın tek başına yetmediği, iyi olmanın duruş ve fiil gerektirdiğini anlatıyor Mustafa İslamoğlu. İnsanın hiç bir şey yapmadan kendini temize çekme çabasına karşı İslam'ın emrettiği iyi olma kavramının eylemsel boyutunu ele alıyor eser. İyi olmak sorunları düzeltme çabasının bir aktörü değilse hiç bir önemi ve anlamının olmayacağı anlatılmış. Modern Müslümanın boşvermişliğine karşı bir manifesto niteliği taşıyan eser müellifin diğer bir çok eseri gibi okunmaya değer.