E-Dergi

Yazar kitabın girişinde ''bu kitabı yazarken müthiş eğlendim'' yazmış bence okurken de aynısı geçerli bir durum en azından kendi adıma söyleyebilirim bunu. Yazar anlatması güç konuları gerçekten iyi açıklamış ama okuması kolay değil gerçekten düşünmek gerekiyor ve zorluyor kitap eğer bu konularda bir bilgi birikiminiz yoksa ama bence kitap insana düşünme yeteneğine sahip olduğunu hatırlatıyor hiç yoktan diyebiliriz günümüzde çok kullanmadığımız bir özelliği. Kitap genelde varsayımlarla ilgili paradokslara değinmiş yani ''düşünce deneyi'' dediğimiz paradokslara. Kitapta gerçekten çok ilginç şeylerle karşılaşıyorsunuz bazen de kabullenmesi zor olan şeyler içeriyor. Örnek verecek olursak; ışık hızının 100 yılda aldığı süreyi ışık hızından biraz daha düşük bir hızla 10 yıl hatta 2 günde alabileceğimizi söylemek gibi modern fiziğin getirdiği bu ilginç durumlara kitapta oldukça sık rastlayacaksınız. Kesinlikle okumanızı tavsiye ederim.

Kitap oldukça akıcı bence kitabı okumak için bilim adamı olmanıza gerek yok zaten bu kitap herkes için daha doğrusu ''bir şeyleri merak eden'' herkes için. Carl Sagan'ın çok hoşuma giden bir sözü vardır ''bilimin sizden istediği ikinci el araba alırken ya da televizyonda gördüğünüz bir ağrı kesiciyi alırken gösterdiğiniz kuşkuyu diğer şeylerde de göstermeniz. İşte bu kitap bu kuşkuyu ve merak duygusunu kaybetmemiş insanlar için. İşin içine bazen hayal ürünü bilim kurgu da katmış üstelik. Örneğin Jüpiter'de bir canlı olsa nasıl olurdu sorusunu kendi beklentilerine göre cevaplıyor. Alıntılara da yer veren yazar bilimin tarihini günümüz bilimini ve gelecek hakkındaki beklentilerine de yer veriyor. Eğer bir şeyleri merak ediyorsanız mutlaka okumalısınız derim.

Öncelikle şunu söyleyeyim ki Dan Brown'un okuduğum ilk kitabı bittikten sonra bütün kitaplarını okumaya karar verdim. Çok sağlam bir kurgusu var durmaksızın bir kaçış ve sizde durmaksızın kitabın başındasınız. Kitaba hem polisiye hemde tarihi sanat eserlerin anlatıldığı ayrı bir kitap desek yanlış olmaz herhalde. Yazar bunu birbirine çok iyi işlemiş hiç sıkılmıyorsunuz sürekli macera sürekli koşuşturmaca... Polisiye seviyorsanız kesinlikle okumalısınız.

Sherlock Holmes'i izlediğim filmlerinde tanıdım ve kitaplarını okumaya öyle karar verdim. Şunu belirtmeliyim ki polisiye kitaplar okumak istiyorsanız günümüzde maddi kaygılarla yazılan edebi değeri olmayan romanları okumaktan ziyade böyle akıl dolu sırlarla dolu emek geçilmiş bir polisiye kitaplarını okumalısınız. Zira bu kitabın yazarı bu seriyi yazmayı bırakması üzerine yoğun ilgi üzerine Sherlock Holmes'i tekrar yazmaya başlamış biri. Polisiye kitapları okumayı sevenler günümüz romanlarını okuyacaklarına bence bunu okumalarını tavsiye ederim.

Kazım Karabekir'i anlamak belki de milli mücadeleyi ve sonrasını anlamaktı... Kitabın başında herşey normal gidiyor meslektaşlarıyla ve arkadaşlarıyla fikir alışverişinde bulunan bir paşa ve üstelik Kazım Karabekirin söylediklerini sürekli dikkata alan bir isim. Ortalarında yavaş yavaş şaşırmaya başlıyorsunuz. Hilafetin durumu ve Kazım Karabekir'in deyişiyle devletin din devrimi ismiyle yaptığı veya yapmaya çalışığı şeyleri görünce ilk şoklar beliriyor tek adam efsanesinin doğuşu ve Kazım Karabekirin Ankara'dan ayrılıp Erzuruma gittiğinde arkasından çevrilen o oyunu yeni öğrendiğinde Karabekirle beraber asıl şoku geçiriyorsunuz ve sonrasında belki de bunlara alışıyorsunuz diyebiliriz. Bence karabekir araya kendi yorumlarını da koysa olayı sadece izlemiş ve aktarmış tarih kitaplarındaki gibi taraf seçerek değil. Ve kendinize kitap bittiğinde şu soruyu sorma ihtiycını hissediyorsunuz. Bize bunlar neden söylenmedi? Daha doğrusu neden doğru söylenmedi? Milli mücadelemizde bize onca hizmet etmiş paşaları biz neden bilmiyoruz, neden bize bunları anlatmadılar? Ve kitap bittiğinde kuracağınız cümle mutemelen şu olur; Yalan söyleyen tarih utansın....