E-Dergi

Dünya "çok satanlar" listelerine giren kitaplarda Türkiye, Anadolu ve Osmanlı konuları daha sık görülmeye başladı. Bence güzel ama gecikmiş bir durum. Kitabın önsözünde gerçeklere ne kadar çok bağlı kalındığı üzerinde fazla durulmuş ama konu vampirler olunca tarihsel mekanlar ve kişiler dışında gerçeklik nerede anlamak zor oluyor. Yine de zevkli bir tatil kitabı.

"Bayrakları bayrak yapan üstündeki kandır, Toprak, eğer uğrunda ölen varsa vatandır." (Mithat Cemal Kuntay) dizelerini çok güzel hissettiren ve sayıları her geçen gün artan kitaplardan biri. Olayların içindeki profesyonellerin yaşadıklarını böyle güzel aktarabilmesi bizler için büyük bir nimet. Sanırım bunların sadece kıymetini bilmek yetmiyor, gereken desrler çıkarılmadığı için bugünlerde "temcit pilavı" yine önümüze sürülmeye çalışılıyor.

Kızıl Nehirler, Leyleklerin Uçuşu gibi kitaplardan sonra merakla başladığım bir kitaptı. Kitabın ortalarına kadar da aynı tadı yakalamış gibi hissettim. Fakat kalan yarıda Sayın Grangé sanki sıkılmış ve kitabı bir an önce bitirmek istermiş gibi sınırları zorlayan rastlantılar zinciri ile sona ulaşınca gerçekten hayal kırıklığı yaşadım. Kafamdaki "Yazarlar meşhur olunca sipariş yetiştirmek zorunda mı kalıyor?" sorusunu destekleyen bir kitap.

"Şu tarihler arasında yüzbinlerin ölümü ile sonuçlanan", "metrekaraye en fazla şehidin düştüğü", veya "yenilmez armadanın sulara gömüldüğü" gibi bir kaç satırda tanımlanmış Çanakkale Savaşı hikayeleri yerine gerçek mahşeri yaşatan bir kitap. Savaşın sadece savaş alanında değil yurt hatta dünya sathında, tüm evlerde ve kalplerde yaşandığını çok net vurguluyor. Yazar bazı olayların tarihlerini de kitabın uslubuna uygun bir şekilde belirtseydi sanırım savaşın büyüklüğü daha çarpıcı bir şekilde gözümüzde canlanırdı. Kitapla ilgili aklımda soru işareti olarak kalan tek bir konu var. Kitap Atatürk için yazılmış bir kitap değil kabul ama Hamilton'un günlüğündeki çeşitli anektodlara kadar inerken Mustafa Kemal'in "Size ben taarruz emretmiyorum, ölmeyi emrediyorum. Biz ölünceye kadar geçecek zaman içinde yerimize başka kuvvetler ve kumandanlar gelebilir." sözüne bu romanda bir yer yok muydu. Eğer vardıysa ve ben atladıysam çok özür dilerim.

Her Türk'ün mutlaka okuması gereken, hatta inkilap tarihi derslerinde ders kitabı olarak kabul edilmesi gereken bir kitap. Bu günlere nasıl gelebildiğimizi anlamak ve unutmamak için, bu günlerde yaşadıklarımızın ne kadar basiretsiz davranışlara bağlı olduğunu bir kez daha görebilmemiz için herkesin başucunda bulundurması gereken bir kitap. Sayın Özakman'a elli yılı aşkın birikimlerini bu kadar akıcı, duygusal ve objektif olarak bizlere aktardığı için ne kadar teşekkür etsek azdır diye düşünüyorum.