E-Dergi

Kitap August Thalheimer’ın Sun Yat Sen Üniversitesi’nde verdiği derslerden oluşuyor. Birçok kısım olduğu gibi alınmış çok fazla oynama yapılmamış gibi görünüyor. Ders dilinin Almanca olması ve Çinceye çeviri yapılmasına; derslerin de yalnızca 45 dakika olması eklendiğinde belli ki güç bir durum ortaya çıkmış.
Dinlerden tutarak diyalektik materyalizmin tarihini, ilkelerini, tarih teorisini anlatarak devam ediyor. 187 sayfada birçok şeye değinmeye çalışılmış. Birçok şeye yeterli zaman bulunamamış ve yüzeysel geçilmek zorunda kalınmış. Yazarın -hocanın- da birçok yerde bu endişede olduğunu görüyorsunuz.
Genel anlamda diyalektik materyalizm hakkında pek okuma yapmamış ve ilgilenen kişilere önerebileceğim bir kitap. Bittiğinde temel hatlarıyla bir diyalektik materyalizmin fikri oluşuyor zihninizde.

Küçükken defalarca okuduğum, çizgi filmlerini izlediğim bir kitaptı. İngilizcemi taze tutmak adına kitap alışverişi yapacakken Heidi'ye denk gelince çocukluğum gözümün önüne geldi. Yıllar sonra okuması da çok keyifli oldu. İngilizce seviyesi oldukça kolay. Geliştirmek isteyenler için hikaye de tanıdık olduğundan büyük kolaylık olacaktır.

Hem ara ara göz atmak hem de araziye çıktığımda bulduğum örnekleri teşhis etmek için aldım. Her sayfada 2 görsel ve altında kısa bir açıklama şeklinde. Ara ara karıştırmak çok keyifli oluyor. Hem fiyat hem içerik itibariyle meraklıların kaçırmaması gereken bir eser.

“Devrimi satın alamazsınız. Devrimi yapamazsınız. Devrim olabilirsiniz ancak”
Mülksüzler anarşizmin hüküm sürdüğü Anarres ve kapitalizmin hüküm sürdüğü, Urras arasında geçiyor. İki dünya arasındaki ilişki yılda iki defa gelen ticaret gemisinden ibaret.
Yıllar öncesinde Urras’ta Odo önderliğinde başlayan isyanın önü alınmak için Odocular Urras’ın uydusu olan Anarres’e gönderiliyor. Bu topluluk tamamen mülkiyetten, bürokrasiden, devletten uzak; yeni bir toplum kuruyor.
Karakterimiz ise ünü Urras’a kadar yayılmış bir fizikçi olan Shevek. Shevek, kitap boyunca göreceğimiz sebeplerle Urras’a gidiyor. Böylece iki dünyayı da deneyimliyoruz. Bu kitabı özel yapan şey bildiğimiz ütopyalardan olmaması. Urras’ın korkunç sömürücü sistemini; yüzeydeki parlak kağıtların altında soyulmuş, kokuşmuş dünyayı görürken; Anarres’teki hayatta kalma mücadesini, birey olmanın zorluğunu görüyoruz. Kitabın ileriki sayfalarında bir ütopya olmaktan çıkarak Ursula’nın deyimiyle ‘ikircikli bir ütopya’ya dönüşüyor.

Orta üzeri diyebilirim. Soruları güzel.