E-Dergi

Sabahattin Ali'den öykü kitabı okumak da güzeldi. Üçer beşer sayfalık, yine içimizden, Anadolu'dan hikayelerle buluştum. Kitapla aynı adı taşıyan 'Değirmen' öyküsü en beğendiğim oldu. Öykülerde köy yaşantısı, insanımız, duygusallık ve içtenlik ağır basıyor. 'Hapis' vurgusu da gözden kaçmıyor tabii. Bir solukta değil, elime aldıkça 1-2 tane okuyarak tadına vardım cümlelerin. Son olarak eklemeliyim, romanlarındaki ustalık beklentisiyle elinize almasanız da o bildik S.Ali duygusunu hissedeceksiniz.

Milli Mücadele dönemini bir köyün içinden izlemek gibiydi bu kitap. O köye sonradan giden 'Yaban' ile birlikte ben de gittim oraya. Çanakkale cephesinde kolunu kaybetmiş birinin 1. ve 2.İnönü, Kütahya-Eskişehir ve Sakarya savaşları boyunca dünyadan bihaber bir köy ve oradaki köylülerle geçen birkaç yılını anlatıyor. Haber almak da zor, öyle bir zamanda oturup beklemek de. Köylülerin anlamamasından dert yanarak başlayan yazar bu noktada tepki çekiyor belki de ama sonrasında kendisine kızıyor zaten. Anlatamamak üzüyor onu, sonra o da vazgeçiyor. Yunanca konuşmaları köyün içinde duyduktan sonra da iş işten geçmiş oluyor. Ben seyreder gibi okudum, tarih kitaplarıyla sınırlı kalmasın geçmişimize dair bildikleriniz. O yüzden, okuyun diyorum.

Öğretmenlikle alakalı bir kitap okumak istediğim için edindim bu kitabı. Sinan Yağmur da tanıdığım bir yazar diye düşünerek. Öğretmenlik anılarından Oluşan hikayeler dışında düz yazılar ve günümüzde öğretmenliğe getirilen eleştiriler ve ayrıca Şiirler mevcut. Altını çizdiğim çok güzel hikayeleri de var.

Şairin naif, duygusal anlatımı, anlaşılır ve daha günlük konular seçmiş olması ve yalnızlığa vurgusu beni cezbetti. Şiir kitaplarına olan ön yargımı kırdı diyebilirim hatta. İşaretlediğim birkaç şiiri özellikle bana hitap etti ve içimi okuduğunu düşündüm o satırlarda şairin. Yalnızlık paylaşılmaz diyerek o son noktayı koydu ben de kapağı kapattıktan sonra bi süre daldım gittim uzaklara.

Dünya klasiklerinden bu eseri merak içinde aldım elime ve kısa sürede bitti. Ruhu huzurlu ve ferah içinde bir genç olan Werther'in aşk ile tanışması ve sonrasinda geçtiği psikolojik süreçler, imkansızlığın getirdiği buhranlar detaylı olarak aktarılmış. Ne kadar uzak kalmaya çalışılsa da kitap okuru içine çekiyor. Yazarın dostuna yazdığı mektuplarla ifade ettiği bu süreç, aralıksız okutuyor kitabı. Ve altını çizdiğim cümlelerin fazlalığını da belirtmem gerek. Klasik sevenler, bu kitabı atlamayın.