Toplam yorum: 3.076.922
Bu ayki yorum: 3.800

E-Dergi

ebi116 Tarafından Yapılan Yorumlar

02.11.2014

Bu kadar uzatmazdım normalde, okulların açıldığı döneme denk gelmeseydi. Çünkü bence harika kurgulanmış, yavaş ilerleyişimi vakitsizliğime bağlayayım derken, bu kitabı okuyan birkaç arkadaşımdan şu yorum geldi: 'Ben de bi solukta bitiremedim.' O zaman, ağır ilerleyişi olay örüntüsünün fazla dolambaçlı olmasına bağlıyorum. Bi gecede bitirseniz biter, ama bana öyle olmadı. Hayati Tehlike, Şebnem Şibumi gibi kafiyeli isimlerle yeniden karşılaşıyoruz ve cinayetler silsilesi, polisiye ve esprilerin harmanlandığı, şaşırtıcı bir şekilde birleşen ayrık hikayeler var. Altı çizilesi, zekaya hayran bıraktıran cümleler yine fazlasıyla mevcut, beni sıkan bir iki bölüm oldu, o kadar da olur diyorum. Dublörün Dilemması'ndan kurgu olarak, içerik olarak çok daha yoğun olduğunu düşünüyorum fakat hislerim, Korkma Ben Varım'dan daha az etkilendiğimi söylüyor.
02.11.2014

Farklı bir deneyimdi bu kitap. Gözümün önünden gitmeyen kareler varsa başarılı addederim ben o eseri, sönük diyebilecek kimse de olmaz, sanmıyorum. Kalemdanın üzerindeki resim mesela, kambur ihtiyara siyah entarili kızın uzattığı o gündüzsefası. Uzun zaman hafızamda kalacağa benziyor. Keskin bir anlatımı var, sert detaylar, çekincesiz bir şekilde aktarılmış. Bıçak, kan, yara.. Bunlar olunca gerilim romanı mı okumuş oluyorsunuz hep? Hayır işte, ruh halinin içinde de bulunabilir bu sözcükler, kendi karmaşasını en iyi yansıtan benzetmeler bunlardır belki de. Yazarın yazarkenki halini mümkün olsaydı da seyredebilseydik keşke. Herkes 90 sayfaya bu kadar şey sığdıramaz, hiçbir şey yaşamamış biri de böyle bir kitabı oluşturamaz. İçinde mutlu, umutlu cümleler aramaya kalkmadan, sadece kitaptaki karamsar adama arkadaş olarak okuyun, kendinizi kaptırmadan elbet.
22.10.2014

Bir ütopya içinde yaşadığım bu kitabı okuma sürem boyunca, böyle bir devletin düşünülmüş olma ihtimali dahi beni mutlu etti. Eğri insanla doğrunun farkını, hangisinin nereye vardığını, insanların işleyişteki yerini, herkesin kendine uygun işlerde yer almasının önemini, başa geleceklerin koltuk aşkıyla değil aksine istemeyerek, sırf iyiliklerinden yapmaları gereğini ve daha birçok önemli devlet detayını okuyoruz bu kitapta. Ve bütün bu devlet detaylarını Sokrates'le samimi bir ortamda oturup konuştuğunuzu, konuyu size indirgediğini ve uzun uzun anlattığını hayal edin. Şimdi kitabı elinize alın, kitap bitene kadar da olsa öyle bir yerde yaşama hayaliyle mutlu olun :)
12.09.2014

Bu kitaba gösterilen kesinlikle haklı bir ilgi. Mekan olarak sınırlı, konu olarak alabildiğine derin. Breuer ve Nietzsche'nin doktor-hasta ilişkisi olarak başlayan kitap Freud'un da olaya girmesiyle bambaşka boyutlara geçiyor. Freud bu kadar pasif olmamalı dedim başlarda, ama sadece başlarda. Doğru melodiyle doğru dansı yapmak gibi çok sayıda replik dönüyor zihnimde ve etkisi hiç geçmesin istiyorum. Olayları herhangi bir şekilde detaylandırıp ipucu vermek istemiyorum çünkü ne söylesem içi boş kalmayacak. Sadece başlık takıntımdan dolayı Nietzsche ne zaman ağlayacak? Yoksa bir benzetme, başka bir şeye mi ithaf edilmiş diye sürekli arandım, e buldum tabii ve cevap oldukça tatmin edici oldu. Kitabın sonundaki yazarın notu kısmını bu tarzda yazan bütün yazarlar örnek alsın istiyorum, gerçekler ve kurguyu ayırmamız için on numara bir ekleme olmuş. Böyle düşünceli yazarlara hastayım. Sonuç olarak, vallahi de okumakta geç kalmışım dediğim onlarca kitaptan biri oldu, ama olur illa, hangi birini okuyalım canım? Daha da vardır elbet. Ön sıralara alsın yine de okumayanlar, pişman olmama garantilidir efenim.
31.08.2014

Dönemin portresini betimleme şekli, romancılığı tartışma götürmeyecek kadar netlik kazandı bende ikinci okuduğum romanıyla beraber. Kitap öyle bir düzenlenmiş ki, ilk 10 sayfayı okuduktan sonra Yusuf'a bir ağabey, bir kardeş gibi bağlı hissediyorsunuz ve Yusuf'a yapılan iyilik ve kötülükler, onun mutluluğu ve mutsuzluğu kendinize atfedilmiş gibi geliyor. Bu kadar yakın hissettikten sonra da dolu gözlerle okuduğum, ağlamaklı olduğum satırlar yoğunlaştı. Uzun zamandır bir romanın bu kadar içinde bulunmamıştım. Zamanın memuriyetinde işlerin yürüme şekli, ast-üst ilişkileri de çok güzel anlatılmış ki günümüzle kıyaslama şansı bulup acı bi tebessüm bırakabilen bir detaydır bu da. Etkilendim, sevdim, bitirip ayrılması zor oldu, altını çizdim, yine kitabı karalamış bulundum. Kürk Mantolu Madonna ile kıyaslama yapmak istemiyorum aslında ikisinden de farklı tatlar aldım fakat bu kitap kesinlikle bana göre daha özeldi. Sonu sebebiyle içim buruk mu? Buruk. Ama Sabahattin Ali'ye bu konuda sitem edemiyorum, sadece bu kitap için teşekkür edebiliyorum.