Toplam yorum: 3.076.922
Bu ayki yorum: 3.800

E-Dergi

ebi116 Tarafından Yapılan Yorumlar

24.08.2014

Yani bir kitap okuyacağını zannedip içinde onlarca kitabı aynı anda okumaktı bu tabiri caizse. Bu kadar dolu, bu kadar anlamlı bir kitap beklememiştim açıkçası. Felsefeye ilgim yok diyemem, var da diyemem ama bunu nasıl hissederseniz hissedin okumalısınız. Geç mi kaldım? Demek ki bu zamanda okumam gerekiyormuş, o yüzden hayır. Felsefe kitabı mı roman mı tarih kitabı mı diye sorarsak hepsinin bir arada olduğu cevabı kaçınılmaz. Sokrates'ten Descartes'a, Marx'tan Freud'a kadar birçok filozofa kısa bir bakış denebilecek ama daha dolu nasıl anlatılırdı da diyebilecek kadar yaklaşıyorsunuz. Diğer taraftan ilerlemekte olan Sofie, Hilde, Knag, Knox'un öyküsü ise tamamen kitabı ders kitabı modundan çıkarıp keyifli bir hale -elbet yine felsefi bir şekilde- getiriyor. Kafası karışmasın diye felsefe okumayan varsa ekleyeyim, kafa biraz karışmadan hiçbir ilerleme kaydedemeyiz, beyaz karga görmekten korkmayalım, onu hayatımız boyunca arayalım diyorum. Tavşanın tüylerinin en uç noktasına ulaşamasak da, dibinde uyuklayanlardan olmayalım. İyi ki yazılmış bu kitap ve bitişinden alınan keyfi herkes mutlaka hissetmeli.
17.08.2014

Sinan Yağmur kitaplarında ayrı bi huzur buluyorum ben, huzur beklentisiyle okuyup karşılığını alıyorum her defasında. Beşeri aşktan ilahi aşka doğru adım adım ilerliyorsunuz kitapta. Beşeri aşk sebebiyle bumerangın dönme noktasına, yerin şu dünyadaki olabilecek en alt noktasına, karanlığın en körüne ulaşmış iki insan ile başlıyor hikaye. Sonra matruşka misali hikaye içinden hikaye çıkıyor ve yolculuk Kabe'de, en güzel noktada sonlanıyor. Aşk deyince elbette ilk akla gelenlerden olan Leyla ile Mecnun'dan Mevlana ve Şems'e kadar bilindik hikayeler samimi bir şekilde serpiştirilmiş. Fakat beni en çok çeken yeni öğrendiğim Sahabe'den Safvan bin Muattal'in hikayesi oldu. İftirayla sınanan bir sahabenin öyküsü. Ayrıca Konya, Amasya ve Adıyaman'a gitmemiş biri olarak içimde heves uyandırdı. Bittikten sonra üzerimde kalan şu dinginlik için bile iyi ki okudum diyebilirim, tavsiyemdir herkese.
13.08.2014

Aylak Adam, okuduktan sonra hangi cümleyle açıklamaya çalışsam sığ kalacak hissi uyandırması bakımından akılda kalıcı ve etkileyici bir romandı benim için. Kitap,başlardaki 'ne yamansınız dökme kalıplarınızla; bir şeyi onlara uydurmadan rahat etmezsiniz.' cümlesiyle ana karakter C.'nin hayattaki duruşunu ve tavrını özetler nitelikte. Ters gitmiş alışılmışa, düzene uyan şeyleri hiç sevmemiş, insanların ve toplumun dayattığının zıttı yönde ilerlemiş. Aylak ama bir o kadar da düşünceli, 'içinizde boşluklar yok, hem ne kolay rahatlıyorsunuz. Neden ben de sizin gibi olamıyorum? Bir ben miyim düşünen, bir ben miyim yalnız?' Kaderindeki o 'tek' kadını arıyor roman boyunca. Sonunu söylemeyeceğim elbet, bu keyfi kendiniz okuyup tatmalısınız. Yalnız altı çizile çizile yıprattığım bir kitabım daha olması ve böyle romanların varlığı inanılmaz rahatlatıcı bir his bıraktı üzerimde. Kendinizi bulamazsınız belki, ama yeni bir pencere daha açacağı kesin, nispeten 'daha az aylak' hayatlarınıza..
13.08.2014

Martı adlı eseriyle bildiğimiz Richard Bach bu romanda dağ gelinciklerini konuşturmuş, üst düzey bir medeniyette yaşanılan, iyiliklerin hakim olduğu bir alemde küçük küçük mesajlar içeren 5 farklı hikaye oluşturmuş. Masal tadında bir kitaptır, motive eden cümleler yakalayabilirsiniz içinde, okurken biraz sıkılmakla birlikte Bach hakkında yorum yaparken Martı dışında bir kitabı da göz önüne alabileceğim için mutluyum. Ve iki kitabın ortak yönü olarak akla, uçmak yazarın sürekli bahsettiği bir durum mu düşüncesi geliyor. Ufak bir tıkla da Hava Kuvvetleri'nde pilot olarak çalıştığını öğreniyorum. Yazar isminden etkilenip de okumaya başlamadan değerlendirmemi göz önünde bulundurunuz efenim, hayal kırıklığı olmasın.
19.07.2014

Kitaplığımda tesadüf eseri rastladım, belli yıllardır orada, bi okuyayım dedim. Ben mi aldım, hatırlamıyorum bile. Acıdım öksüz gibi durmasına. Aldım elime, ama büyük tarihi beklentiler içindeyim. Az da değil 500 küsür sayfa. Bitirmeden de bırakamam huyum kurusun. Kaç gündür ne çektiğimi bi ben bilirim. Kitapta 2. Meşrutiyet'ten 1930'lara kadar olan bir dönem anlatılmış ama üç ana karakter koymuşlar önümüze ki bunların o dönemde yaşadıklarından öte hiçbir şey yok ilk 200 sayfa civarı. Sonra Dünya Savaşı ve Mustafa Kemal devreye girince olay biraz daha çekilir hale geliyor ama Atatürk'ün arka planda olması yine can sıkıcı. Yabancı bi yazarın gözünden Yeni Türkiye daha ilgi çekici anlatılabilirdi, kişiler üzerinden değil de olaylar üzerinden gitmesini tercih ederdim. Boşa geçen vaktime üzülüyorum, dokunmayın ağlarım.