E-Dergi

Hızır Hayreddin Reis'in ana karakter olarak anlatıldığı, Preveze Savaşı'ndan Kanuni Sultan Süleyman ile olan ilişkisine kadar her zamanki İskender Pala cümleleriyle içine çeken kitap Efsane. Ayrı bir hikaye daha çıkıyor tabii Barbaros'un yakınlarından, haritacısı Alkala'nın Billure'ye olan aşkını, bağlılığını okuyoruz. Alkala'nın kişisel sırrı ve Billure'nin üç heykelinin sırrı merakla çevirtiyor sayfaları. Ve sonu öyle güzel bağlanmış ki, gözünüzde ve kalbinizde bir Akdeniz kalıyor bitirdiğiniz an.

Sarah Jio kitaplarını sırasıyla okuyanlar, klasik Sarah Jio demeye başlamıştır sanıyorum. Kötü anlamda değil, ama olaylar yine geçmişle günümüz arasında bağlantı kurma kalıbıyla ilerliyor.Tabii ki yine sürükleyici, kitap Flora Lewis adlı fırıncı kızının 1940'lı yıllarda Livingston Köşkü'ne dadı olarak Middlebury Pembesi adlı kamelyayı bulmak için gidip sırlarla karşılaşmasını, aşkını; günümüze gelince de aynı köşkü satın alan Addison ve Rex çiftinin bu gizemi araştırmasını konu ediniyor. Akıcı mı, akıcı. Yazımında kusur var mı, yok. Ama ufak bir eleştiri gerekirse de bir sonraki kitabının nasıl olacağını tahmin edebiliyoruz artık.

Etkisi uzun bir süre geçmeyecek, muhtemelen birkaç gün rüyama girecek o ölüm anı, o betimlemeler, Santiago Nasar'ın kapının önündeki hali ve Pablo-Pedro Vicario kardeşlerin elindeki bıçaklar. Okuduğum ilk Gabriel Garcia Marquez kitabı, mükemmeldi. Bir namus cinayeti deyip geçmek romana hakaret sayılabilir. Kişilerin katilinden maktulüne, bakire olmayışı cinayet sebebi oluşturan Angela Vicario'dan maktulün annesine, arkadaşlarına ve komşulara kadar herkesin iç hesaplaşmasını, kendiyle iç muhasebesini de veriyor kitap ve olaya çok yönlü bakabiliyorsunuz. Herkesin okumasını şiddetle tavsiye edebileceğim bir kitaptır.

Okuduğunuz ve okuyacağınız kitaplarda giriş bölümü ve finali akılda kalır en çok. Girişteki o hikayelerin bağlanışı, bir olayın öbürüne etkisi, en sonunda ana karakterimiz İhsan Sait'e ulaştığımız an, kitap beni cezbetti zaten. 3 bölümün 3 farklı zaman diliminde geçtiği, zamanla yolculuk olayının tarihi olaylara bağlandığı, karakterlerin samimiyeti ve yazarın daha önce hiçbir kitapta rastlamadığım o dobra mizacı ve bununla gelen okudukça eğlendiren sert mizahı su gibi okumanızı sağlıyor. Final dedim bir de, kitabın adını aradım kitap boyunca, takılırım ben öyle detaylara. Düşünüyorum Yedinci Gün nerede çıkacak, o esnada çok güzel bir noktadan vurup iyi ki okumuşum gülümsemesi bırakıyor bana ve vedalaşıyorum bu güzel kitapla.

Unutmaya çalıştıklarımızı ısrarla hatırlatma çabası içinde olmasa iyi kitap aslında.