E-Dergi

Bütün kitaplar için bırakın okumayı, bulundurmanın bile suç olduğunu düşünün. Gelişen teknolojiyle insanların düşünmeye ihtiyaçlarının kalmadığı, "cahillik mutluluktur" ilkesinin yönetimce uygulandığı, itfaiye teşkilatının görevinin 'kitapları yakmak' olarak değiştirildiği bir distopya. "Kitaplar düşünmeye sevk eder, düşünmek ise mutsuzluğu getirir. O halde kitapları yok edelim ve mutlu olalım." Mantığıyla yönetilen ülkedeki düşünmeyen, hissetmeyen, duygusuz, adeta robotlaşan insanlar... Keyifli bir kitaptı.

"Fahrenheit 451" kitabında "Beyazların sevmediği kitap" olarak geçen kitaptır. Gördüğümde aniden bu kitabın bende olduğu ve belki 10 yıl belki daha da önce hediye geldiğini hatırladım. Evde yaptığım ufak bir araştırma sonucu kitabı buldum (kapağını bile hatırlıyordum :D ) Ve böylece okumaya başladım.

Çocuk kitabı olarak geçiyor ancak basit anlatımı dışında konu itibariyle çocuk kitabı olduğunu düşünmüyorum. Bir çocuğun köleliğin ne demek olduğunu, köle olan birisinin neler yaşadığını anlayabileceğini düşünmüyorum. Belki bunu anlatmak amacıyla yazılmıştır. Kitabın elime çocukken geçtiği ama ancak şimdi ilgimi çektiğini de göz önünde bulundurduğumdan çocukların ilgisi çekmediğini düşünüyorum. Ancak yetişkinler için de pek bir edebi dil kullanımı yok. Fazla sade geldi. Bu sebeple pek hoşuma gitmedi.

Assasins Creed oyununu seven biri olarak merak ettim ve başladım. O sebeple beklentim bayağı yüksekti. Çok beklediğim gibi bulmadım. Ben daha çok fedailere yoğunlaşır diye bekliyordum. Ama Hasan Sabbah'a odaklı bir kitap olmuş. Aksiyon pek yok yani. Ama tarihi açıdan yeterli. Konu meraklılarına tavsiye edebilir. Olayı iç yüzleriyle anlatıyor.

Kitap iki bölüm olarak "Bozkurtların Ölümü" ve "Bozkurtlar Diriliyor" kitaplarından oluşuyor. Okurken Ötüken bozkırlarında geziyor, sanki zamanda yolculuk yapıyorsunuz. Atalarımızın günlük hayatlarına, yaşam tarzlarına, sıkı sıkıya bağlı kaldıkları bozkır yasalarına, töreye tanıklık ediyorsunuz. Tarihi Atsızın o muhteşem kaleminden yaşıyorsunuz. Gerek yazdığı sagular ve deyimler, gerek anlatım biçimi olsun her bakımdan hayran kalıyorsunuz. Okuduğumuz şeyler gerçekte yaşanmış olaylara dayanıyor. Örneğin ilk defa Atsızın bu kitapta kullanmış olduğu isim Kür Şad, Çin kaynaklarında "Chie-shih-shuai" olarak geçiyor. Yani tek değişiklik okunması ve akılda tutmak açısından kolaylık sağlamsı için isimlerdeki Türkçeleştirme. Onun dışındaki olayların gerçek olması kitabı sadece roman olarak değil, tarih açısından da önemli bir yere koyuyor. Bu kitabı Atsız seven, Türk tarihine ilgisi olan, Türklüğüyle gurur duyan herkesin kesinlikle okuması gerektiğini düşünüyorum.

İlk kitaptan sonra bu da beklediğim gibi çok hoşuma gitti. Aslında 1-2 saat içinde bitebilecek bir kitap ama içinde öyle sözler var ki, bu sözler üzerinde düşündüğünüzden ve içerisindeki anlatıları görünce anılara dalıp zor çıktığınızdan dolayı okuma süresi 2-3 güne çıkabiliyor. Aşk acısı çekmiş veya halen çekmekte olan kişilerin kendini görüp duygulanması, bazı şeylerin yeni farkına varıp düşüncelerini yönlendirmesi işten bile değil. Yazara mutluluklar dilerim. Serinin devamının gelmeyeceğini yazmış. Umarım öyle olur, umarım seriye yeni kitap yazdıracak olayla yaşamasına sebep olmazlar... İki kitapta tavsiyemdir.