"PUSULANIN HEP KUZEYİ GÖSTEREN İBRESİ GİBİ, BİR ERKEĞİN SUÇLAYAN PARMAĞI DA DAİMA, MUTLAKA BİR KADINI GÖSTERİR!" kitabın başlarında geçen cümle, sonlara doğru yeniden hatırlatılmış.
Farklı kuşaktan iki kadın, ihtiyar bir adam, yeryüzünün gelmiş geçmiş en zorba ve "adalet"ten en uzak kanunları, çaresizlikten çırpınan yaşamlar...
Evet, yıllardır biliyoruz, Afganistan'a saldırı oldu, Afganistan'da iç savaş oldu, Taliban yakıp yıktı, ve ABD, Afganistan'ı bombaladı, basın yazıyor, bizlere bildiriyor. Belki bir maçın skorunu izler gibi rahatça izliyoruz bu haberi, sonra da kumandanın tuşuna basıyoruz...
Fakat bu romanda, kendinizi birden Afganistan'da buluyor, parçalanmış bedenleri, parçalanmış yaşamları, çocuk gelinlere ve diğer kadınlara toplumun erkekleri ve İslam Devleti tarafından sunulan vahşet dolu yaşamı çıplak gözle görüyor, tanık oluyor, isyan ediyorsunuz! "Bu kadarı da olmaz, olamaz!"diye haykırmak istediğiniz anda, o kadarından çok daha fazlasının da olabileceğini görüyor ve yine, yeniden dehşete düşerek soluk soluğa devam ediyorsunuz!
Savaşların, Taliban'ın ve cehaletten kurtulmasına müsaade edilmeyen, erkekleri kayıran ve kadına bir sokak köpeği, bir atık eşya kadar değer vermeyen şeriat kurallarının yol açtığı yıkımları bütün şeffaflığıyla okuyor, kimi zaman gözyaşlarınızı tutamıyor fakat yine de hayatta kalmak için çok iyi nedenleriniz varsa, bir kadın olarak bile hayatta kalınabileceğini görüyorsunuz!
Açlık, sefalet, savaş dolu uzun yıllar... Kadınlar için her şey çok daha zor...
Kıyaslama yapmayı doğru bulmuyorum fakat yine de belirtmek isterim ki bu roman, Uçurtma Avcısı'ndan çok daha ötelere gitmiş, hem yazarın kendini daha ileriye taşıdığını görüyoruz, hem de bu romanda Uçurtma Avcısı'nın aksine, ağırlıklı olarak "kalanların" yaşamını okuyoruz, "gidenlerin" değil.
Ayrıca bir kadın olarak bu ülkede kuşlar kadar özgür olduğumuzu hissettiren bir roman bu, her yöremizde olmasa bile...
Romanın sürükleyiciliğinden bahsetmeye gerek bile yok, Khaled Hosseini'yi okuyanlar bilirler, her iki romanı da birbirinini devamı gibi ardarda okudum ve akıcılık, üslup ve gerçekçilik konusunda mükemmel bir yazar olduğunu düşünüyorum...
Dilerim yaşamı boyunca Afganistan'ı yazmaya devam eder, medyanın samimiyetsizliğinden uzak, yeni yazarlara da öncü olur, çünkü yazmalılar, göstermeliler dünyaya, acıları derinden hissettirmeliler, Afganistan'a neler yapıldı, toplum neden ilerleyemedi ve yaşamlar nasıl paramparça oldu, ne uğruna?