E-Dergi

Kitapta ölüme yaklaşımın tarih önceki çağlardaki anlamı, ölümün felsefi incelemeleri ve günümüzün batılı toplumlarındaki algısı işleniyor. Bu arada yazarın materyalizmin tarafını tuttuğunu gereğinden fazla belli etmesi, tarafsız bir düşünce/tarih kitabından alabileceğiniz zevki kısıtlıyor.

Ölümü kabullenebilmek ve ölüme hazırlıklı olmak konularında budist öğretilerini anlatan bir kişisel gelişim kitabı.

İnanç/felsefe ekseninden ziyade, tarihi perspektife sahip olan bir kitap. Dinin geçmiş toplumlarda sahip olduğu önemli fonksiyonun altını çiziyor, bu fonksiyonunun olumlu olduğunu vurguluyor ve bugün de etkisini koruyabileceğini söylüyor. Çeviri yorucu, arada zorlama kelimelere de rastlıyorsunuz, hele hele "felsefe"nin "falsafah" yazılması beni benden aldı. Önemli bir not, kitabın savunduğu tanrı tek tanrılı dinlerinki değil. Daha heterodoks, panteizme kayan, pagan kültürleri yansıtan bir tanrı anlayışının, pragmatik düzlemde kalan bir müdafası var.

Karar alma konusunu çok farklı açılardan ele alan ve bir blogger'ın eğlenceli üslubunu yansıtan iyi bir popüler bilim kitabı. Konu hakkında daha önceden okumalar yaptıysanızz pek çok tanıdık bulguyla karşılaşacaksınız, ama içeriğin çok geniş bir yelpazede hazırlanmış olması hala yeni şeyler görebileceğiniz anlamına geliyor.

1939 yılındaki depremi o bölgede yaşamış olan insanlardan dinleme fırsatım olmuştu. Olay hakkında daha fazla bilgi edinebilmek için bu kitabı inceledim. Kitap, depremin Erzincan üzerinde bıraktığı tahribatı ve sonrasında şehrin yaşadıklarını güzel bir şekilde aktarıyor. Özellikle depremin hava şartlarıyla ilişkisi, savaş ekonomisinin yeniden inşa sürecini geciktirmesi, politikacıların PR gayretiyle anıt dikme heyecanı içinde olması dikkat çekici hususlar. Fakat içeriği Erzincan ile fazlaca ilgili. Depremin genel anlamda Türkiye siyasetine ve ekonomisine verdiği yön hakkında da birşeyler okumak isterdim, ama bu konu üzerinde pek durulmamış.