Öncesinde şunu söylemek isterim ki kitabın beklentimi karşıladığını ifade etmem bu hacimdeki bir çalışma için biraz fazla olacaktır. Yahudiler çoğunlukla diasporada olduklarından ve birçok kültürün içerisinde ve onların tarihlerinde yer aldıklarından incelemesi de elbette kolay olmamaktadır. Bu noktada kitap fazla ayrıntıya takılıp, bütünden uzak ve olayların siyasi ve dinsel boyutunu dışlayarak bir bilgi aktarımı yapmış.
Yazar Yahudi tarihini, Alman ve Avusturya Yahudileri üzerinden Orta Çağ ve Yeni Çağ ile sınırlamış. Yine kültürel yapılarını da İspanya ve Doğu Avrupa, Alman ve Avusturya Yahudiliği ( Hasidizm, Haskala) üzerinden değerlendirmiş.
Kitabın ağırlıklı konusu yan anlamlarda Yahudi karşıtlığına tepki, tabi bu benim tespitim, eminim ki bir başka okuyucu farklı tespitler yapacaktır.
Kitabın içerdiği konulara ana başlıklar üzerinden bakarsak; Yahudi karşıtlığının ön koşulları ve Mısır'dan sürgün sureci kitabın ilk on iki sayfasında kısaca değinilmiş. Daha sonraki sayfalarda ise Kitap-i Mukaddes sonrası Yahudiliğin ortaya çıkışı, Yahudilik ve Helenizm etkileşimleri, antik dünyadaki Yahudi karşıtlığı, Orta Çağ'daki Yahudilik ve Yahudi karşıtlığı ve onlara yapılan suçlamalar, Orta Çağ'daki Yahudiliğin konumu, saray Yahudileri ve dönemi, çok kısaca Batı'daki Sabataycılık, 19. yüzyıldaki Antisemitizm ve kısa da olsa Siyonizm.
Benim açımdan kitaptaki en anlamlı cümle; "Sadece parşömenler değil, insanlar da yakıldı, ancak Yahudilerin yaşam enerjisi, dini ve kültürü yok olmadı." "Yahudilik, holokosttan sonra bile dünya üzerinde yüzyıllar boyunca süren yaşam gücünü göstermişti"( s.135)
Şu da bir gerçek ki, bu kadar zulme uğramış bir topluluğun, günümüzde başka bir topluluğa zulüm yapması da üzerinde düşünülecek bir konu.