Toplam yorum: 3.075.624
Bu ayki yorum: 2.500

E-Dergi

Murat GÖKÇEK

Okumak, varoluşsal yolculukta hayatıma anlam katan yegane aktivite olmuştur. Belki de hayatı daha yaşanılır kılmak, tıpkı bir enstrüman çalmak gibi. Bendeki dönüşümün temel kaynağı oldu kitaplar. Eminim ki toplumların dönüşümünde de büyük bir etkendir okumak. Bu dönüşüm Gregor Samsa gibi bir gecede ve hiç bir neden olmadan değil sebep sonuç ilişkisi düzeyinde kitapların eseridir.

muratgkc07 Tarafından Yapılan Yorumlar

09.02.2024

Yaser Arafat kimdir? Gözü kara bir gerilla mı, usta bir politikacı mi, modern terörizmin öncüsü mü yoksa kurnaz, pazarlıkçı sürgündeki göçebe bir lider mi?...Her ne ise şurası bir gerçek ki o, döneminde, Filistin halkının yazgısını yönlendiren bir sahsiyetti.
Kitap Arafat'ı anlatsa da aslinda Arafat’ın nezdinde Filistin mücadelesine de ışık tutuyor.
Arafat nasıl oluyor da tek başına Filistin davasının simgesi haline geldi? Mısırda doğan bir Filistinli nasıl oldu da Filistin halkının yazgısını yönlendirdi?
Hem araplar hem İsrail'in tertiplediği yüzlerce suikasttan kurtulan bir aktivisti, bir politikacıyı, bir lideri, zaaflariyla ve hırslarıyla farklı bir pencereden görecek ve Filistin, İsrail, Arap çekişmesinin 1994'e kadar olan dönemine tanıklık edeceksiniz.
16.01.2024

Alan Yayınlarında iki cilt olarak çıktı.
Öncesinde şunu söylemek isterim ki kitabın beklentimi karşıladığını ifade etmem bu hacimdeki bir çalışma için biraz fazla olacaktır. Yahudiler çoğunlukla diasporada olduklarından ve birçok kültürün içerisinde ve onların tarihlerinde yer aldıklarından incelemesi de elbette kolay olmamaktadır. Bu noktada kitap fazla ayrıntıya takılıp, bütünden uzak ve olayların siyasi ve dinsel boyutunu dışlayarak bir bilgi aktarımı yapmış.

Yazar Yahudi tarihini, Alman ve Avusturya Yahudileri üzerinden Orta Çağ ve Yeni Çağ ile sınırlamış. Yine kültürel yapılarını da İspanya ve Doğu Avrupa, Alman ve Avusturya Yahudiliği ( Hasidizm, Haskala) üzerinden değerlendirmiş.

Kitabın ağırlıklı konusu yan anlamlarda Yahudi karşıtlığına tepki, tabi bu benim tespitim, eminim ki bir başka okuyucu farklı tespitler yapacaktır.

Kitabın içerdiği konulara ana başlıklar üzerinden bakarsak; Yahudi karşıtlığının ön koşulları ve Mısır'dan sürgün sureci kitabın ilk on iki sayfasında kısaca değinilmiş. Daha sonraki sayfalarda ise Kitap-i Mukaddes sonrası Yahudiliğin ortaya çıkışı, Yahudilik ve Helenizm etkileşimleri, antik dünyadaki Yahudi karşıtlığı, Orta Çağ'daki Yahudilik ve Yahudi karşıtlığı ve onlara yapılan suçlamalar, Orta Çağ'daki Yahudiliğin konumu, saray Yahudileri ve dönemi, çok kısaca Batı'daki Sabataycılık, 19. yüzyıldaki Antisemitizm ve kısa da olsa Siyonizm.

Benim açımdan kitaptaki en anlamlı cümle; "Sadece parşömenler değil, insanlar da yakıldı, ancak Yahudilerin yaşam enerjisi, dini ve kültürü yok olmadı." "Yahudilik, holokosttan sonra bile dünya üzerinde yüzyıllar boyunca süren yaşam gücünü göstermişti"( s.135)

Şu da bir gerçek ki, bu kadar zulme uğramış bir topluluğun, günümüzde başka bir topluluğa zulüm yapması da üzerinde düşünülecek bir konu.
29.12.2023

Kitabı okurken insanlığımdan ve dahi erkekliğimden utandım desem abartmış olmam. Lakin ABD'de kadına ve hayvanlara yapılan şiddet üzerinden oluşturulan ve örneklendirilen kitap, ülkemizdeki şiddete rahmet okutturacak cinsden olması zihnimde küçük de olsa bir teselli oluşturdu.

Feminist, vegan, hayvan hakları savunucusu, aktivist ve bağımsız bir akademisyen olan yazar Carol J. Adams, dayak, tecavüz ve cinsel istismar gibi, kadınlar üzerindeki erkek egemen davranışların altındaki nedenleri ABD'de yaşanan örneklerle bu kitapta gözler önüne seriyor.

Lakin burada hayvanlara ve çocuklara yapılan şiddetin toplumsal cinsiyet üzerinden eril iktidarın stratejik bir tezahürü olarak sunulması bence yeterli bir bir açıklama olmamıştır. Yazar özellikle hayvanlara yönelik şiddetin feminist bir analiz olmadan anlaşılamayacağını öne sürüyor ve tüm şiddet türlerini de bu bağlamda değerlendiriyor.
24.12.2023

Sanal aşkların, bilgisayar romantizminin, hedonist ilişkilerin dünyasında Alain Badiou aşkın tehdit altında olduğuna inanıyor ve onu yeniden icat etmeye çalışıyor. İcat edebildi mi bilemiyorum ama tehdit altındaki gerçek aşkı sanat ve siyasetle bağdaştırması oldukça ilginç ve bana çok farklı pencereler açmış oldu. Aileyi aşkın devleti derken, aslında komünist bir devletten bahsediyor, kendi siyasi düşünce penceresinden ve oryantal kültürden ayrı bir batı anlayışının penceresinden baktırıyor aşka. Ondaki aşk bir olmak değildi iki olmaktı yani çoğulcu bir birlikteliğin yansımasıydı, hıristiyanlığın özündeki teslisdi belki de bu bakış. Oysa ben aşkı bir olmak olarak gördüm, böyle bildim ve böyle öğrendim. Yeni düşünceler, yeni perspektifler ve farklı pencerelerden aşkın felsefesine bir bakış.

Keyifle okudum.