E-Dergi

Filistin halkının uzun yıllardır kendi topraklarında verdiği var olma mücadelesine tanık olurken bir babanın oğlu için katlanabileceği acıları, küçük yaşta büyük sorumluluklar almak zorunda kalan çocukları, fedakar anneleri görüp hikayeye kocaman bir adım atacaksınız ve sınırsız bir hayal gücü ve parlak zekasından başka hiçbir şeyi kalmamış bir çocukla tanışacaksınız. Bu çocuk barışa olan inancıyla hayallerinden hiç vazgeçmeden başarılı bir yetişkine dönüşerek size umut aşılayacak. Savaşın o yada bu şekilde insanların hayatını karartırken, bir badem ağacının bile onlara umut olabildiğini ve kaybede kaybede ilerlesek de umudun hep var olduğunu göreceksiniz.

Babası olmadan, annesinin babasız kız büyütmek zor mantığıyla baskı kurduğu hayata tutunmayan çalışan bir kız Mücella. Bir sicim gibi uzayıp giden hayatında her şey sıradan bir şekilde sürüp giderken herkes ve her şey değişiyor ve bir gün bir yerde yollar Mücella'ya çıkıyor. Mücella önce abla, sonra teyze olurken arka planda değişen dünyaya örneğin gaz lambasından elektriğin evlere gelmesine, siyasal değişimlere de tanıklık ederken elleriniz sabun kokulu danteller, kanaviçe işlenmiş peçeteler üzerinde geziniyor sanki.

Marie-Laure bir müzede çalışan babasıyla birlikte Paris'te yaşıyor. Gözleri gün geçtikçe daha az görmeye başlar ve altı yaşında artık göremez olur. Hayatı onun için kolaylaştırmak isteyen babası yaşadıkları mahallenin bir minyatürünü yapar. Ve ezberlediği yerler sayesinde artık tek başına dışarı çıkabilmektedir. Ancak kısa bir süre sonra savaş yüzünden yaşadıkları şehri terk etmek zorunda kalırlar ve müzeye ait gizemli bir taş ile Saint-Malo'da yaşayan amcalarının yanına giderler. Werner ise, Almanya'da bir yetimhane de kız kardeşiyle birlikte yaşamaktadır. Elektronik aletler konusunda çok yeteneklidir. Bir gün tesadüf eseri bu yeteneği bir subay tarafından keşfedilir. Ve ilk anda büyük bir fırsat olduğunu düşündüğü ama daha sonra gerçeklerle yüzleşeceği bir okula gitme fırsatı elde eder. Ve savaş tıpkı Marie-Laure'a olduğu gibi bir gün onu da Saint-Malo'a sürükler. Ve yolları kesişir. Hikaye en başından sonuna kadar sizi sarıp sarmalayacak..

Şehsuvar Sami iyi bir eğitim almış, sevdiği kadın Ester'in ona olan inancıyla da kuvvetlenen bir yazar olma isteği vardır. Birlikte Fransa'ya gidip yeni bir hayat kurmayı planlarlar. Ancak babasının devlet tarafından sürgüne gönderildiğini ve bu yüzden öldüğünü düşünen Şehsuvar Sami, devrimin rüzgarına kapılır ve her şey birden değişiverir. İttihat ve Terakki içinde gün geçtikçe üst kademelere gelirken, sevdiği kadınla aralarına uçurumlar girer. İdealler ve aşk.. Tarihin içinde sürüklenirken bir aşk hikayesine de tanıklık edecek ve umuda sığınacaksanız..

Carter Blake, yakalanması oldukça zor olan suçlular konusunda uzmanlaşmış bir FBI ajanı olarak tanınmaktadır. Keskin nişancı olan Caleb Wardell ise infaz edilmeden önce firar etmiş ve öldürmeye kaldığı yerden devam etmeye başlayan acımasız bir katil. Ajan Banner ise bir taraftan ailevi meseleleri ile bir taraftan da bu azılı katilin izini sürmek için Carter Blake ile çalışmak durumunda olan bir diğer ajan. Zeka dolu bir kaçış planı ve kedi fare oyunu olan bu av da hangi tarafa dönseler kendilerini daha karmaşık bir olayın için de bulan Banner ve Blake'in maceralarının sizi de sürükleyeceğinden eminim.