Denis Diderotun eserlerinde kahramanlar arasındaki diyologlar, soru-cevap yöntemi kullanılarak ilerler. Gaye, okur ile bağı güçlendirmek. Oysa ki Denis Diderot'un eserlerinde, yanılsama payı olsa da gerçeklik daha fazla.
Efendinin dilinden, musibetlerin insanların başına musallat olacağına, Jacques'in dilinden de korkuların yersizliğine dem vurarak, kader de ne varsa iyi ya da kötü muhakkak gerçekleşeceğine dem vurur. Diderot insanoğlunun yazgısını yavaş yavaş açılan büyük bir kağıt rulosuna benzetir ve iki bin yıldır bir adım bile bir gelişme kaydedilmeksizin bunca konuşulan bunca kalem oynatılan mevzuyu nereye uzatabileceğimi biliyorsunuz diyerek, okuru düşünmeye sevk eder. Gerçekten de yazarın ne söylemek istediğini tahmin edebildik mi?....
Yoksa söylemedikleri için sadece minnet mi, duyduk...
Hani avcı, avı olan geyiğin peşine düşünce önündeki dağı görmezmiş, belki de insanoğlu da korkularının esiri olduğu içindir ki, yaşamın değerini bilmemekte. Kim bilir...