E-Dergi

Selçuklu döneminin sonu, Osmanlı döneminin kuruluş döneminde geçiyor. Serisinin öncesindeki 3 kitaba göre karakterlerin karşılıklı konuşması, anlatılan olaylar azalmış, daha çok karakterlerin düşüncelerine ve hislerine yer verilmekte ve tasvirler, imgelemeler daha çok. Bu da bazı okuyucular için okuma hızını yavaşlatmakta. Serinin önceki kitaplarında da olduğu gibi tertemiz bir Türkçe ile bazı unutulmuş kelimeler ve deyimler de tekrar kullanılarak gün yüzüne çıkartılıyor.Dünki Türkiye serisi, milli tarihimizi biraz daha yakından tanımak, öğrenmek adına ideal bir kaynak.

Sepetçioğlu, bu kitabında romancılık kalitesini konuşturmuş. Atsız bey tarzında romanlardan hoşlananlar için okuduğum kadarıyla Dünki Türkiye serisi gayet ideal bir seri olup, 3. kitabı olan Kapı, düğümlerin çözülmeye başlandığı bir yer haline geliyor. Seri olduğu için eski karakterleri de bu kitapta görmek, hele ki ilk kitaptan kalanları, karakterlerden ayrılmayı zorlatırıyor, eseri daha çekici hale getiriyor. Ancak kitapta gördüğüm tek düzeltilmesini düşündüğüm yer, bazı basım hataları. Yayınevinin bu konuda revizeye gitmesi gerek. Bazı kelimeler arka arkaya birkaç defa tekrar edilirken bazen de yanlış harf basımı söz konusu. Bunlar dışında eser kusursuz.

Kitabı henüz yarısına kadar okuyabildim.Okuduğum kadarıyla düşüncelerim olumlu yönde. Okuyucuya ders verici nitelikte altını kalın kalın çizmelik bir sürü söz bulunuyor. Ayrıca bu sözlerinde kitaptaki 5 yaşındaki bir çocuktan çıkıyor olması oldukça eğlenceli bir hava katıyor. İlk kitabı olan Tatlı Rüyalar'ı okuduktan sonra tarzını biraz Murat Menteş'e benzetmiştim ancak bu kitabını okudukça yanıldığımı anladım. Karakterin iç düşünceleri o kadar sürükleyici ki, merak ettiğim yerler süregelen olayın sonucu değil, acaba adı Alper Kamu olan bu yumurcağın kafasından neler geçtiği. İyi okumalar :)

Okurken çok keyif aldım, hikaye çabucak okuyucuyu içine çekiyor. Yersiz ayrıntılarla boğmamış. Temiz bir dili var. Genellikle hızlı bir temposu var, bu da akıcılık sağlıyor. Ancak kitabın sonu aceleye getirilmiş gibi, apar topar bitiverdi.Burası kitap hakkında tek beğenmediğim yer. Eser kolaylıkla bir filme dönüştürülecek bir yapıda, açıkçası böyle bir girişimde bulunulmasını çok isterdim. Eminim ki, okuduğu karakterleri bir de canlı görmek, okuyucuya çok büyük keyif verecektir.

Büyük hevesle almıştım kitabı ancak pek sarmadı beni, kitap okuyucuyu içine çekmeli derler ya hani, onu pek yaşayamadım bu kitapta.Çok temiz bir Türkçe ile yazılmış, çok yabancı kelime olmamasına rağmen ara ara bazı kelimelerin açıklamasına yer verilmiş. Anlatım olarak her şey mükemmel. Bahsi geçen mekanlar oldukça ayrıntılı şekilde tarif edilmiş, bu da anlatımın olayı geri planda bırakmasına yol açmış. Bu da okuyucunun olayların içine girmesinde zorluğa yol açıyor, ancak buna rağmen yine de kah içimin cız ettiği yerler oldu, kah heyecanlandığım ya da hırslandığım yerler oldu. Eleştirdiğim yönler yazarın sadık okuyucuları tarafından pek sorun olmayacaktır ancak ilk defa okuyanlar muhtemelen bu gibi yerler nedeniyle okumakta zorlanabilirler.