Toplam yorum: 3.072.428
Bu ayki yorum: 8.327

E-Dergi

Barbaros Uzunköprü Tarafından Yapılan Yorumlar

Taha Niyazi Karaca ister öğrenci ister serbest araştırmacı isterse de meslekten tarihçi olsun bu alana bir şekilde dâhil olan herkesin ilgisini çekecek bir başucu kitabı hazırlamış. "Başucu" ifadesini özellikle kullandım çünkü kitabın ikinci bölümü gerçekten sık sık başvurulabilecek bir rehber niteliğinde. Kitabın ilk bölümü tarih disiplinin zaman içindeki gelişimine, farklı dönemlerde hangi işlev doğrultusunda kullanıldığına, metot konusunda aynı paydada buluşan kişi ve grupların kurdukları akademik okullara ve paradigma değişimine yol açan tarihçilere odaklanıyor. Kitabın ikinci bölümü daha önce de bahsettiğim gibi farklı zamanlarda dönüp tekrar bakılacak oldukça işlevsel bilgilerle dolu. Tarih alanında yapılabilecek bilimsel bir çalışmanın tüm aşamaları adım adım sunulduğu gibi pratik bilgiler, internet siteleri, telefon ve tablet uygulamaları, ücretli/ücretsiz arşivler, online kaynak temin siteleri ve daha pek çok bilgi okurun ilgisine sunulmuş.
Sâkine Eruz çeviri üzerinden Osmanlı kültür tarihinin bir panoramasını çizmeye çalıştığı bu kitapta akademik içerikle keyifli üslubun dengesini şahane tutturmuş. Alm., İng., Osm. kaynaklar harmanlanmış ve kıymetli bir çalışma ortaya çıkmış ancak beni asıl şaşırtan kitabın yazılış şekli. Kitap 4 katmandan oluşuyor. 1. katman kitabın ana gövdesi, 2. katman paragrafları özetleyen yannotlar (aradığını bulmayı kolaylaştırıyor), 3. katman okurun kişi, kurum ve kavramlarla ilgili artalan bilgisini pekiştiren hacimli dipnotlar, 4. katman ise terimceden listelere, fotoğraflardan orijinal belgelerin tıpkıbasımına kadar dopdolu "Ekler" bölümü. Tüm bu süreç okuru son derece aktif tutuyor. Kitabı dümdüz okuyup geçemiyorsunuz.

Bir okuma eyleminden ne kadar keyif alınırsa o kadar keyif aldım. Samimiyetle tavsiye ederim.
Kitabın Tarihi, yalnızca kitabın tarihsel süreçte aldığı şeklin izini süren bir yol hikâyesi değil aynı zamanda kaleme, yazmaya, baskı şekillerine, yayıncılığa ve tüm bunların insanla etkileşimine değinen bir çalışma. Hayatımızın en önemli parçalarından biri olan kitabın bir nesne olarak tarihsel gelişimini okumak çok keyifliydi. Kitabı okuduktan sonra aslında hikâyenin bitmediğini anlıyoruz. İlk başta kile, ardından papirüse, daha sonra parşömene yazan insan bir şekilde bugün adına “codex” denen kitap formunu bulmuş ancak bizim kuşağımız şu anda bir geçiş sürecinde. E-kitapların pazar payı her geçen gün artmakta. Tabletler ve e-kitap okuyucular dünyanın gelişmiş kesimlerinde hızla yayılıyor. Bunlar okura normal kitapta olmayan pek çok özelliği sunabiliyor. Elektronik kitaplar için devasa platformlar kuruluyor. Tüm bunlar aslında yeni bir kitap devriminin ortasında olduğumuzun bir göstergesi. Hem geçmişe hem de geleceğe şahit olmak güzel.
Avrupa düşünce tarihinde paradigma değişiminin yaşandığı Aydınlanma döneminden ve Rousseau'dan başlayıp Nietzsche'ye ve çağına uzanan bu çalışmanın kolay okunan bir kitap olmadığını söyleyebilirim. Pek çok konu, olgu, kavram ve kişiye dair çok ayrıntılı analizler sunuluyor. Bununla birlikte çalışma Frank M. Turner'ın Yale'da verdiği derslerden damıtılarak hazırlandığı için ayrı bir okuma lezzetine sahip. Ayrıca son kısımda verilen "further reading" kısmında değinilen konuları daha iyi kavramayı sağlayan çok kıymetli çalışmalar mevcut. Turner'dan artık ders alamazsınız ancak bu kitabını okuyabilirsiniz.
Kitap Antik Yunan öncesi dönemden günümüze Avrupa düşüncesini şekillendiren süreci farklı kavramlar üzerinden ele alıyor ve bu serüvende kırılmalara yol açan kişilerle ilgili kısa biyografik açıklamalara yer veriyor. Olay ve olgular arasında somut ilişkiler kurarak yaklaşık 2.500 yıllık bir sürecin yekpare bir resmini ortaya koyma amacı güden kitapta bu sürece tesir eden farklı kültürlere dair değerlendirmeler de bekledim. Örneğin Asya'yla girilen düşünsel etkileşime hiç değinilmiyor. Okurken insan Avrupa'nın hiçbir dönemde ve hiçbir alanda dünyanın bu yarısından etkilenmediği hissine kapılıyor. Asya şöyle dursun aslında Doğu Avrupa bile tam anlamıyla resme dahil değil. O yüzden değerlendirme Batı Avrupa'nın coğrafi sınırlarına hapsolmuş. Bütünsel bir tarih çalışması ortaya koymak amacıyla yola çıkan bir araştırmacı için ciddi bir hata. Ancak kitap, doğrudan Batı Avrupa'da doğup serpilen akım, düşünce ve yaklaşımları da detaylı olarak incelemiş. Bu açıdan hakkını vermek gerekir.