Toplam yorum: 3.075.436
Bu ayki yorum: 2.311
E-Dergi
anaksimandros Tarafından Yapılan Yorumlar
Şeker Portakalı
Güneşi Uyandıralım
Delifişek
üçlemesinin ikinci kitabını hali hazırda bitirmiş bulunmaktayım.
Zeze büyüyor...Çocukluktaki haylazlıkları tüm hızıyla devam ederken artık büyüyor ve içindeki heyecanlar yavaş yavaş ölüyor...
Etkileyici anlatım. Yazım stilinde şöyle bir hoşluk algıladım. Şeker portakalında yazım stili şiirsel ve bir çocuğun anlatımını yansıtırken Zeze büyüdükçe yazım stili biraz daha düz yazıya ve bir yetişkin anlatımına dönüyor.
Vasconcelos yine iyi iş çıkarmış.
Dünya klasiklerinde, yüzlerce sayfada onlarca kişinin isimlerini ilerleyen sayfalarda aklınızda mıh gibi tutarsınız, gözlerinizi kapatınca karakterlerin yüz hatları, gülüşleri, kıyafetleri gözünüzün önünde belirir. Bu kitapta çok fazla karakter olmamasına rağmen karakterleri gözümde canlandırmakta zorlandım. Mesela Öcü Radley olarak belirtilen kişinin ne amaçladığını anlayamadım. Belki dikkatli okumamış olabilirim ama bende bu şekilde oldu.
Kitabın genel yorumlamasına gelince çoğu yorumda bahsedildiği gibi bir çocuğun çocukluk çağlarında yaşadıklarını, ırk ayrımının ne denli keskin olduğunu, avukat Atticus'un bu yoldaki mücadelesini gayet güzel anlatmış.
Kitap 1800'lü yılların hemen başında başlayıp, 1833 yılında sonlanıyor. Fransız devriminin Fransa'ya getirmiş olduğu eşitlik, adalet ve özgürlük kavramlarının yaşattığı sancıları, kralcılar ve cumhuriyetçilerin mücadelelerini efsanevi şekilde anlatıyor. Tabi ki bunu söylediysem kitabın asıl konusu bu değil.
Kitabın yapısı aslında şöyle ilerliyor; bazı bölümler dönemin tarihinden anekdotlar şeklinde ilerlemekle birlikte asıl olay örgüsüne bağ yapıyor. Yani bu kitap aslında içinden bir tarih kitabı bir de roman çıkacak bir şekilde tasarlanmış.
Kitabı okumakta ilerledikçe insanın aklına şöyle bir yorum geliyor: Bir insan bu olay örgüsünü ve konu bütünlüğünü nasıl sağlar? 1700 sayfalık kitapta yüzlerce sayfa geçmesine rağmen yaşanan bir olayın, bir kişiliğin bir şekilde buraya bağlanması ve hepsinin bir mantık çerçevesinde kurgulanması harika.
Kanada'da kızakla yapılan taşımacılığın zorlu şartlarının St. Bernard-Scotch Collie karışımı bir köpek olan Buck'ın gözünden anlatıldığı harika bir Jack London eseri.
İlk kez Jack London okuyorum. Kitabı ilk sayfasından son cümlesine kadar büyük bir heyecanla okudum.
Sakin bir hayat süren bu köpeğin kuzeyde kızağa koşulmasıyla başlayan özünü arama ve özüne dönme macerası başka nasıl anlatılabilirdi diye düşünüyorum şuan kitabın kapağını kapatmış biri olarak.
Anlatılan bir kurt değil; St. Bernard-Scotch Collie karışımı bir köpek.