E-Dergi

Kitap dostluk üstüne, mutluluk üstüne, aşk üstüne, vicdan üstüne, insan aklı gibi onlarca bölümden oluşan, hayat ve hayata dair herşeyi içeren çok güzel bir kitap. Edebiyat açısından öneminin dışında okuyana katkı sağlayacak kitaplardan biri. Dili ve anlatımı iyi. Okunması gereken kitaplardan biri.

Hristiyanlığa, ‘acımanın dini denir.’ gibi sözlerin sıkça geçtiği, özellikle hristiyanlığı eleştirme üzerine yazılmış, bunun yanı sıra bazen de Yahudiliğin de bu eleştirilerden nasibini aldığı bir kitap. Çok ama çok saçma bir kitap. Deli saçması gibi bir şey. Günaha Karşı ölümüne savaş diye başladığı günahın açıklamasını Hristiyanlık olduğu kanısıyla sürdürdüğü 7 maddelik yasası var ve ikinci maddesi aynen şöyle:

“Madde 2-Herhangi bir tanrıya tapınma ayinine katılmak, kamu ahlakına tecavüzdür. Protestanlara, Katoliklere davranıldığından daha katı; liberal Protestanlara da dini bütünlerinden daha katı davranılmalıdır. Hristiyan olmaktaki suçluluk derecesi, bilime yakınlık derecesine göre artar. Dolayısıyla, suçlunun suçlusu, filozoftur…”

gibi şeyler sıralamış. Her ne kadar Hristiyan olmasak, Hristiyanlık sonrada değişmiş bir din de olsa, Nietzsche’nin görüşleri ve yargıları Hristiyanlıkla başlayan ve dinlerin hepsine bir yaylım ateşidir. Kesinlikle okunmaması tavsiye olunur.

Tarihin en büyük imparatorluklarında biri, nasıl bu kadar küçük düşürülür. O devlet ki, o asker ki hakkında Efendimiz Hz.’in Hz. Muhammet’in bile övgüsüne mazhar olmuştur. Ama birgün tarih bilgisi bile olmayan yabancı yazar gelsin ve bu imparatorluk aslında böyle pis oyunlara sahne olmuştur desin. Olacak iş midir? Sözüm ona tarihin gizli gerçeklerini açıklamak adına yıllardır içlerine sindiremedikleri Osmanlı’yı kara çalmaktan çekinmeden kitap adı altında padişahları alkolik, baş üstünde tuttuğumuz ve Valide Sultan (anne) dediğimiz Osmanlı padişahlarının annelerini türlü ahlaksızlıkları içinde göstersin, olacak iş değil. Üstelik eminim ki; kitapları Türkiye’de adından sıkça söz ettirirken, beğenerek okunurken kendisi koltuğunda oturmuş bu duruma sinsice gülüyordur. Bu tür kitaplarda biraz daha seçici olmakta ve tarafsız gözle alınan eserleri okumakta fayda var diye düşünüyorum. Ama okumak isteyen de unutmadan okusun ki olaylar yazarın hayal gücüyle birleşip yazılmış. Daha fazla söze hacet yok.

Kitap Could Mountain Hapishanesi’nde geçiyor. Ve bir gün dev bir adamın iki küçük çocuğu öldürerek gelmesiyle olaylar başlayan ve hapishane gardiyanlarından Paul Edgecombe’nin hastalığını iyileştirmesiyle iyice sürükleyici bir macera haline dönen kitap okurun bir Stephen King romanı beklisini boş çevirmiyor. Sürükleyici bir kitap ve gördüğü ilgiden daha fazlasını hak ettiği kesin.

Soru cevap şeklinde devam eden kitap bir söyleşi havasında. Dili sade, akıcı ve akılda kalıcı. Sanki Sn. Kaynak ve Sn. Gürses okuyucunun aklına takılacak konu ve soruları fark edip onları cevaplamışlar. Herkese rahatlıkla okunması tavsiye edilebilir, zira konuyla hiç ilgisi ve bilgisi olmayan ben bile bir çırpıda bitirdiysem…Yazarlara böyle bir kitap için teşekkür etmek bir borçtur. Kalemlerine ve ellerine sağlık.