Toplam yorum: 3.075.726
Bu ayki yorum: 2.602

E-Dergi

Fahri Kaplan Tarafından Yapılan Yorumlar

05.12.2007

Çar-ha-cı isimli arkadaşım! Yaptığınız yorumdan divan şiirinin dünyasına yeni yeni giriş yaptığınız hatta temel mazmunlardan hiç haberdar olmadığınız anlaşılıyor. Sadece Kanuni değil tüm divan şairleri sevgilinin evini mübarek buldukları için Kabe'ye benzetir. Zahidleri eleştirme bütün divan şairlerinde vardır. Burada zahidden kasıt duygusuz, ham sofudur. Şairler ben rindim, ben aşkla coşmulum o ise hissiz biri demek istiyorlar. 4. suçlamanızı ilahî aşkla nasıl te'vil edemediniz anlayamıyorum. Sevgilinin saçına gelince: Sevgilinin saçı ne renktir?Siyah. İşte o yüzden karalığıyla kafire benzer. Yani kafir gibi karadır. Ayrıca aşıkların gönlünü parçaladığı için zalimliği yönüyle de kafire benzer. Bunlar mazmundur, değişmez. Değiştirdiğiniz zaman bu gelenek şiirinin kurallarına uymamış olursunuz. Sevgilinin kaşının mihrap, evinin Kabe'ye benzetilmesi de mazmundur. Ama sizin mazmundan bile haberiniz yokken nasıl oluyor da bir divan şairini hemen tenkit etmeye kalkıyorsunuz. Bunun için biraz divan şiiri okumanız gerek. Eğer okursanız her divan şairinde buna benzer hatta daha ileri derecede benzetmelerin olduğunu göreceksiniz. Bunlar şiirin kalıplaşmış ifadeleridir. Siz hiçbir birikiminiz olmadan ilk okuduğunuz şaire ithamda bulunursanız koskoca Osmanlı'da bütün şairleri putperest ilan etmek gibi sapıkça bir sonuca ulaşırsınız. Acaba hangimiz Şeyhülislam İbn Kemal, Şeyhülislam Ebussuud Efendi, Şeyhülislam Yahya Efendi, Şeyh Galib, Şeyh Neşati Ahmet Dede kadar dindarız. Bunların hepsi de bahsettiğiniz mazmunlardan faydalanmışlar, bunları söyleyişine araç yapmışlardır. Bu 6 asır süren güçlü bir gelenektir. Mesela şeyhülislam şairler şaraptan da bahseder. Ama şarap aşkın, rindliğin, coşkunluğun başka bir ifadesidir. Böyle anlamaz da tüm şeyhülislamları şarapçı ilan ederseniz büyük bir cehalete düşersiniz. Onun için bir divan şairini tenkit etmeden önce biraz bu şiirin dünyasına girin. Unutmayın, en büyük cahil bilmeyen ama bildiğini sanandır.
06.07.2007

Devrinin ağır sosyal şartları altında sanatının yüksekliği anlaşılamayan Hâşim'i sonraki nesillerin kavraması beklenirdi. Heyhât, onlar da dilde yapılan kıyım nedeniyle onu anlayamıyor, ondan uzak duruyor. Yine de günlük hadiselerin kasvetli ortamından kurtulup hayata Hâşimâne bir duyuşla yaklaşmak isteyenlere Beşir Ayvazoğlu'nun başarılı çalışması rehber olacaktır. Haşim'in san'atı ve melâlini anlamak isteyen herkes okumalı.
05.01.2007

Sadece Şark'ın değil dünya tarihinin en büyük aşk hikâyelerinden biri Fuzûlî'nin eserinden mülhem İskender Pala gibi bir üstâdın kaleminden çıkmışsa biz edebiyatseverlere okumaktan başka bir seçenek bırakmıyor doğrusu. Leylâ ve Mecnûn'u anlamayan klasik edebiyatımızı da anlayamayacaktır, Şark'ın aşk tasavvurunu da.
14.11.2006

Türkçe'mizle ilgili karşımızda üç ciddi tehlike var: 1. Milletimizin benimseyip asırlarca kullandığı kelimelerin yabancı kökenli diye dışlanması ve böylece tarihimize, klasik edebiyatımıza uzak kalmamıza zemin hazırlanması, 2. Uydurmacılık, 3. Dilimize girmediği halde kullanılan yabancı kelimeler. Bu noktalara dikkatlerimizi çeken Banarlı Hoca'mızın bu kitabını bu dili seven herkes okumalı bence. Okumalı ve güzel dilimize sahip çıkmalı, onu doğru ve güzel kullanma derdinde olmalı. Çünkü dil, bir milletin ortak duygularının, düşüncelerinin ifade aracı ve kültürün taşıyıcısıdır.
22.10.2006

Onun için fazla söze gerek yok. O daha yaşarken Sultân'üş-Şuara ünvanını almış ünü Hindistan'a kadar yayılmış, zarif hayallerine mükemmel şekil elbiseleri giydirmiş, giderken de adını alemde bâkî/Bâki bırakmış müstesna bir şairimizdir. Böyle bir şairimizi İsekender Pala gibi bir üstadın seçtikleriyle anlamak okurlar için büyük bir şans olsa gerek.