Aydın (!) Pamuk.....
Ben bu "büyük" (! ) yazarımızın bu romanını okumayı denemiştim. Başladığım şeyi bitirme konusundaki tüm inatçılığıma karşın, bitirememiştim.
Ama "Kara Kitap" basında öylesine övüldü ki, ikinci bir deneye girişmekten kendimi alamadım. Ve o çabamda da, daha yarıya gelmeden havlu atmak durumunda kaldım.
Derken bir arkadaşımdan uyarı aldım. Kitapta gizlenmiş bir bölüme dikkatini çekinceye kadar... "çocukluğunda kız kardeşi ile tarlada karga kovalayan sapık bir padişah" gibi bir anlatım vardı bu bölümde!
Meğer benim artık okumayı denemediğim kitaplarında daha neler varmış!
İşte birkaç örnek:
"sonra kasaba alanına dolanır. Atatürk heykellerine sıçan güvercinleri ayıplar... "
"Atatürk kendini içkiye vermiş meyhane kalabalığına, cumhuriyeti emanet etmiş olmanın güveniyle gülümsüyordu... "
"Atatürk'ün leblebi zevkinin ülkemiz için ne büyük felaket olduğunu... "
"sonra bir cumhuriyet, Atatürk, damga pulu havasına girdiğimizi hatırlıyoruz... "
Bunlar kitaptan çıkarılsa hiçbir şey değişmez. Yalnız yazarın kimi ruhsal gereksinimleri tahmin edilmemiş olur! .
Türkiye'de Orhan Pamuk'u sevmek de serbesttir, Atatürk'ü eleştirmek de!
Orhan Pamuk'u sevmek, romanlarından keyif almak serbesttir... Ama güç okunduğunu ve Atatürk'ü sinsice aşağıladığını sergilemek de serbesttir.
Atatürk'ü eleştirmek başkadır, "çocukluğunda kız kardeşi ile tarlada karga kovalayan sapık bir padişah"tan söz etmek başkadır...
Tam hatırlamıyorum tarihini ama, sayın Abbas Güçlü'nün tv porgramına katılmıştı pek aydın(! ) romancımız Pamuk. Ve diyordu ki, "benim kitaplarıma eleştiride bulunanlar, benim kitaplarımı okumayanlar magazin kültürünün insanlarıdır" türünde bir cümle sarf etmişti. Hadi diyelim ki ben magazin kültürünün bir parçasıyım ve hiçbir şeyden anlamayan cahilin birisiyim. Peki ya rahmetli Ahmet Taner Kışlalı ve diğer Atatürkçü aydınlarımız da mı magazin kültürüyle yoğrulmuşlar. Aralarında proflardan tutun da edebiyat alanında üst düzeylere gelen aydınlarımız da mı magazin kültürüne sahip! ... Ve diyor ki pek sayın Pamuk, yine aynı programda - bir soru üzerine - "evet romanlarımda ben kendimi de katıyorum, ama yeri gelince kendimi çekiyorum" diyor. Bu gayet normal. Peki bu kendini dışarı çekmediği dönemlere "Atatürk heykeline sıçan güvercinler" de var mıdır sormak lazım...
Artık, ne Atatürk'ü aşağılamak için "heykellerine sıçan güvercinler"in arkasına sığınan bir romancıya... Ne de o'nu savunurken "ilkel"leşen bir yazara ve şaire saygı duyabiliyorum.
Bu yazımın yayınlanmayacağını adım gibi biliyorum ama yine de yazıyorum. Umarım Türkiye'de de bir şeyler değişmiştir de iyi veya kötü eleştirilerin hepsine bir fırsat sunuluyordur.