Toplam yorum: 3.075.924
Bu ayki yorum: 2.800

E-Dergi

Yasin özcan Tarafından Yapılan Yorumlar

10.07.2009

Yılmaz Öztuna’nın iki ciltlik olan Osmanlı tarihinin ikinci cildi;Osmanlı medeniyet tarihi üzerinedir.Bir çok yönüyle Osmanlı toplumu ele alınmıştır.Fakat oldukça sathi bir biçimdedir.Aslında bu kitap daha detaylı olabilirdi.Yinede oldukça istifade edilebilecek bir eserdir.Yazar kitabını her zaman ki milliyetçi üslubu ile kaleme almıştır.Bazen çok yersiz ve gereksiz abartmalara şahit oluyoruz.Kitabın son bölümü diyebileceğimiz coğrafya bölümü ise oldukça sıkıcıdır.
25.06.2009

Bu kitap Yılmaz ÖZTUNA’nın okumuş olduğum ilk kitabıdır.Yılmaz ÖZTUNA,Osmanlı tarihi konusunda bir çok eseri olan bir tarihçi.İlber Ortaylı gibi asrımızın yüz akı olan bir tarihçi tarafından da oldukça övülen bir isim.İlber Ortaylı,özellikle bu kitabını ve bu kitabın devamı olan ikinci cildi(medeni tarih) oldukça methetmişti.Ve sürekli olarak okuduğunu söylemişti (Teke tek programı) Tabi bende bir İlber hoca hayranı olarak bu iki cildi aldım ve okuyorum.Birinci cilt bitti şimdi ikinci cilde başlamış bulunuyorum.
Aslında Yılmaz Öztuna deyince aklıma tipik bir Türk milliyetçisi geliyor.Neden;yazarı birçok defa tv ekranlarında dinlemiş bulunuyorum.Belki de sırf bu yüzden bugüne kadar yazarın hiçbir eserini okumamıştım.Ta ki İlber hoca onu methedinceye kadar.”Ben Türk milliyetçisiyim” diyen bir insanın tarih konusunda yeteri kadar objektif olamayacağını düşünüyorum.Bana göre tarihi,özellikle de Osmanlı tarihini Türk milliyetçilerinden kurtarmak gerekir.Fakat çok hazindir ki Osmanlı tarihini yazanlar veya bu konuda telifat yapanlar yine onlardır.
Yazar da tipik bir “İsmail Hami danişmend sendromu” vardır.İsmail Hami;kendinden sonra gelen tarihçileri oldukça etkilemiş bir isimdir.Bu çok üzücüdür ama gerçekte budur.İsmail Hami gibi bir kafatasçının kendinden sonra ki tarihçileri etkilemesi de tarih yazıcılığı açısından son derece negatif etkiler doğurmuştur.Gönül arzu eder ki bundan sonra ki tarih yazıcılığında İsmail Hami etkisi olmasın.

Yazar,Osmanlının siyasi tarihini bir ciltte toplamıştır.Bu cilt toplam 540 sahife olup Osmanlı siyasi tarihi için oldukça kısıtlıdır.Zaten kitabı okurken bunu anlayabiliyorsunuz.Kuruluştan,II, Mahmut dönemine kadar olan olayları çok kısa bir şekilde geçmiştir ki bu bölüm oldukça sıkıcı olmuştur.Fakat II.Mahmut’tan İmparatorluğun dağılış dönemine kadar olan bölüm oldukça detaylıdır ve gayet iyi tespitlerle de doludur.Fakat bunun yanında kitapta bazı hatalarda tespit etmiş bulunuyorum.Şimdi bunlardan bazılarını sahife numaraları ile aşağıya alacağım.

Öyle anlaşılıyor ki,yazar Hıristiyanlık konusunda pek bilgili değil,oysa bunun tersi olması lazımdı.Yazar sahife 157 de “Protestanlar;putperest Katoliklere papa denilen ve hazreti İsa’yı tanrı yapan dinsize ve onu destekleyen İmparatora karşı” demekle;Protestanların Katolikler gibi İsa’nın tanrı olduğuna inanmadıklarını söylüyor ki bu yanlıştır.Protestanlar içinde İsa tanrıdır ve hatta bu konuda Katoliklerden daha şedittirler.
Yazar sahife 54 ve 55 de İstanbul’un fethi sırasın da ki bir şahıstan bahsediyor.Bu şahıs meşhur Ulubatlı Hasan dedikleri efsanevi karakterdir.Son zamanlarda Doç Dr Erhan Afyoncu’nun yapmış olduğu çalışmalar böyle şahsın olmadığını ispatlamıştır.Bu tamamen bir efsane olarak kalmıştır.
Başta da söylediğim gibi yazar İsmail Hami etkisinden kurtulamamıştır.Bunun en basit örneği Sokollu Mehmet paşayı oldukça sert bir biçimde ve haksız yere defalarca tenkit etmesidir.Bilindiği gibi Sokollu Sırp asıllıdır.Yazarın ise devşirmelere karşı oldukça ön yargılı olduğu görülüyor.Türkmen asıllı paşaları göğe çıkarırken devşirme olanları yerin dibine sokuyor.Zaten biz bu duruma fazla da yabancı değiliz,Türk milliyetçisi olduğunu söyleyen hemen her tarihçi bunu yapmaktadır.İşe yaramaz Osmanlı padişahlarını eleştirmek yerine bütün suçu paşalara yüklemek-devşirme paşalar-bu tip tarihçilerin yaptıkları işlerdendir.Padişahlara hiç laf söylemezler !
Sahife 580 de 31 mart vakıası anlatılırken,ayaklanan askerler tarafından Hüseyin Cahit zannıyla öldürülen kişinin Lazıkıyye Mebusu Şekip Arslan olduğunu söylüyor,bu da yanlıştır.Doğrusu Şekip Arslan’nın amcaoğlu Muhammed Arslan dır.
Sahife 569 da Büyük Şairimiz ve fikir önderimiz Mehmed Akif’i “dinci” olarak yaftalamaktadır.İşte burada çok ayıp etmiştir.Mehmed Akif gibi bir insanı “dinci” Ziya Gökalp gibi bir kafatasçıyı da “mütefekkir” olarak tavsif etmek ne kadar doğrudur ! Gerçekten çok ayıp.Zaten bunu da ancak “ben Tük milliyetçisiyim” diyen biri yapabilirdi.
Aslında eleştirilerim daha çok ve daha detaylı olacaktı lakin bize ayrılan yer fazla olmadığı için burada kesmek zorunda kalıyorum.Fakat şunu da ilave edelim ki;kitap okunacak ve faydalanılacak güzel bir eserdir.Bu kadar noksanına rağmen.

04.06.2009

Alphonse de Lamartine’nin Bilge kültür sanat yayınlarından çıkan bu üç ciltlik kitabını bitirmiş bulunuyorum.Bu kitap adı geçen yayın evi tarafından roman boy olarak ve yaklaşık 1300 sayfa tutarında basılmıştır.Aynı kitabı değişik isimler altında Kapı yayınları ve Toker yayınları da basmıştır.Bir farkla ki;her iki yayınevi de kitabı tek cilt olarak ve birinci hamur kağıda basmışlardır.Niyetim bu iki yayınevinden çıkmış olan tek ciltleri de alıp okumaktır.Özellikle Toker yayınlarının ki resimli ve haritalı oluşundan dolayı tercih sebebi olacaktır.Tabi en önemlisi farklı mütercimlerden okuma isteğidir.

Dikkatimi çeken bir husus şu olmuştur;bu kitap o kadar meşhur olmasına rağmen sitede hemen hemen hiç yorum yazılmamış olmasıdır.Acaba Türkiye de yeterince bilinen bir eser değil midir ?Veya bazı kesimler tarafından tanınan ama toplumun alt tabakası tarafından mı bilinmiyor? Diyeceğim odur ki;bu eser bence tarih sever özellikle Osmanlı tarihini sevenlerin mutlaka okuması gereken bir eserdir.
Kitabın bu cildi IV. Murat ile başlamakta ve II. Mahmut ile sona ermektedir.Aslında Lamartine Sultan Mahmut’un oğlu olan Sultan Abdülmecit ile tam çağdaştır.Yani kitabını onun döneminde kaleme almıştır.Hatta İstanbul’a gelip sultan ile tanışma onuruna ermiştir.Fakat Lamartine kitabına Abdülmecit’in dönemini almamıştır.Yazar bunu da şu sözlerle ifade etmektedir ”Onun saltanat dönemini anlatmayacağız.Gerçek tarih ancak gelecek kuşaklarla başlar” Bende diyorum ki;Keşke anlatsaydın da o dönemi senin ağzından bir dinleseydik.Özellikle Tanzimat olayını.

Alphonse de Lamartine oldukça objektif olarak kitabını kaleme almıştır.Bildiğimiz şarkiyatçılardan oldukça farklı bir üslubu vardır.Bunu kitabının her satırında hissetmek mümkündür.Eleştirilmesi gereken noktada hiç affetmeden kendi ülkesini bile acımasızca eleştirmiştir.Tam bir aydın olduğu kanaatindeyim.

Yalnız,Alphonse de Lamartine İslami konularda oldukça bilgisizdir.Bazen bir Hadisi Kur’an Ayeti diye verirken bazen de bir Ayeti Hadis olarak göstermektedir.Bazen ise Kur’an dan ve Hadislerden vermiş olduğu metinlerde bir çok hatalar mevcuttur.Bu durumda redaktör veya mütercim devreye girip bir dipnotla durumu düzeltmeye çalışmıştır.
Bu üç ciltlik eser baskı ve kağıt kalitesi yönünden oldukça kalitelidir.Yalnız harita yoktur,aslında tarih kitaplarının vazgeçilmezi olan harita bütün tarih kitaplarında bulunmalıdır.Her üç cildinde orta kısımlarında kuşe kağıda basılmış çok güzel gravürler mevcuttur.Kitabın kapağı da –daha doğrusu kapakları-çok kalitelidir.Karton kapak olmasına rağmen para harcanmış ve zevkli bir şekilde dizayn edilmiştir.
19.05.2009

Sultan ikinci Beyazid ile başlayan ve Genç Osman ile biten bu ikinci ciltte Alphonse De Lamartine yine şairane anlatımıyla bizi büyülüyor.Unutmayalım ki Lamartine bir Fransız’dır aynı zamanda inançlı bir Katoliktir.Kitabı okurken bu iki hususu göz ardı etmememiz gerekir.Yazar oldukça objektif bir bakış ile kitabını kaleme almıştır.
08.05.2009

Popüler tarzda yazılmış fakat edebi yönden son derece yüksek kaliteli bir kitap.Bir gün Kadir Mısıroğlu hoca ile sohbet ederken bana sormuştu şu an ne okuyorsun;bende Hammer okuyorum hocam demiştim.Bana;yahu Hammer okunur mu ? bari Alphonse de Lamartine oku o adam daha objektiftir demişti.Şimdi Kadir hocaya hak verdim doğrusu.

Lamartine’nin bu Osmanlı tarihi serisi üç cilt olarak “Bilge kültür sanat” yayınevi tarafından yayınlanmış.Bence yayınevi büyük bir hizmet yapmıştır.Şimdi ise ben bu ilk cildi okumuş bulunuyorum.Ve kitabın bende bıraktığı ilk intiba oldukça müsbet yöndedir.

Dikkatimi çeken en büyük husus ise yazarın ne kadar objektif olduğudur.Sanki kitabın yazarı Avrupalı bir Fransız ve Katolik değil de bu dünyanın dışında yaşayan farklı bir türün tarafsız bir unsuru gibi davranmasıdır.Bu konuda yazarı tebrik etmek gerekir.Yazarın hataları yok mu ? Elbette ki var,olacaktır tabiî ki bu gayet doğaldır.

Yazar bu ilk ciltte Osmanlının kuruluşundan Fatih’in ölümüne kadar olan olayları şairane bir biçimde aktarmaktadır.Merak ettiğim bir konu acaba yazar da kitabı üç cilt olarak mı yazdı ve cilt isimlerini kendi mi koydu yoksa bu yayınevi veya mütercim tarafından mı yapıldı.