E-Dergi

Sanatçının 1997'deki neylersin albümünde ilk kez şarkı ismi olarak kullanılmış cümleden, Livanelinin en büyük aşkını, sevdasını; hayatını anlatan bir başyapıt.

İlk bakışta ve takriben ilk 50 sayfada bir özgeçmiş, bir otobiyografi gibi görünse de; yakın tarihimizin başlı başına özetlenmesi. Tabii ki biraz müzikal, biraz sanatçı bakışı; tabii ki üstadın gözünden ve çerçevesinden yakınlık. Tıpkı Mutluluktaki gibi, tıpkı Leyla'nın Evi'ndeki gibi akıcı bir üslup, satırların birbirini kovalayışı, hiç bitmesin diye yavaş yavaş okunan sayfalar...

Yakın geçmişimizdeki yüzlerce olaydan, bir devrin enfes hikayesi. uzun süre sonra, "okumayarak bir şeyler kaybediyoruz arkadaşlar" diyebileceğimiz yine neifs bir serüven.

Amerika'daki gururumuz Mehmet Öz ve ortağı Michael F. Roizen'in hazırladığı kitap benzerlerine göre inanılmaz akıcı. Kaliteli bir roman okur gibi hızla okunan eser, lise hatta ilk okul düzeyinde biyolojik kavrammlarla ruhunuza girerken, biraz vücudumuzu, biraz beslenme alışkanlıklarını ve olması gerekenleri bize öğretiyor. Ardına da bilinmiş kalıpların dışında eleştiri ve önerilerle ciddi ayarlar yapıyor yaşamımıza.

Eğer geçici bir hevesle değil de ilgiyle alırsanız, kitap hayatınıza büyük değişiklikler katacaktır. Hevesle okusanız bile, tamamını okuyacağınıza eminim.

Eserdeki belli başlı espriler ve birkaç örnek, biraz "Amerikan kaçsa da" bu çok küçük bir eksiklik olabilir, eserin kalitesinin yanında.

Hipotermi çok sık başımıza gelmeyeceğinden pek ilgimizi çekmeyen dolayısıyla da bilgi arama ihtiyacına bizi itmeyen bir rahatsızlık. Lâkin birgün bir kış seyahatine, kayağa, kar tatiline gitmeye kara verirseniz, abartalım Rusya'ya ya da kutuplara yolunuz düşerse, ya da en basitinden fazla soğuk bir kış bizi beklediğinde göz atmamız için gerekli bir başvuru kaynağı.

Çanakkale bir derstandır, bu eser de onun kağıda dökülebilmiş yansımasıdır. Bildiklerinizin ne kadar eksik olduğunu göreceğimiz, geçmişimizle bir kez daha gurur duyacağımız ve bir kez daha gidenlerin arkasından ya da yaşanılanlardan hüzünleneceğimiz bir yapıt. Önerilir.

Kötü... Tek kelimeyle kötü bir kitap.

Kürşat Başar'ın ve Everest yayınlarının yine mükemmel yapmış oldukları kapağına ve arka kapaktaki enfes bilgisayar konulu yazıya kanıp aldığım ama pişman olduğum bir kitap.
Köşe yazılarından derlemeler ve genelde gazetecilik, televizyonculuk ve klişe 'Türkler'e özgü durumlar' konuları işlenerek derlenen kitapta arka kitaptaki bilgisayar konulu yazı ve kitaba adını veren temayı taşıyan yazı dışında bir hikaye aklımda kalmadı, kitabı bitirmemin üzerinden bir gün geçmesine rağmen.

Özetle kitabı daha doğrusu yazıları beğenmedim ve önermiyorum.