Toplam yorum: 3.077.817
Bu ayki yorum: 4.695

E-Dergi

İzzet Eroğlu

1980'de doğdu. Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesinden mezun oldu. Aynı Üniversitede doktora çalışmasına devam etmektedir. Anayasa hukuku ve özellikle parlamento hukuku ve insan hakları alanında çeşitli makeleleri ve "İnsan Haklarının Parlamenter Denetimi" adlı bir kitabı bulunmaktadır. Biri (Suistimalci Anayasacılık) bağımsız, diğeri (Otoriter Anayasacılık) birlikte olmak üzere iki eseri TÜrkçeye tercüme etmiştir. Hukuk-edebiyat ilişkisi, tarihî romanlar ve hukuk tarihini edebi eserler üzerinden okumak gibi okumaya dair ilgili alanları bulunmaktadır.

İzzet Eroğlu Tarafından Yapılan Yorumlar

24.12.2022

Kur’an’ı anlamanın ne anlama geldiği sorusundan hareketle genel olarak anlama ve özelde Kur’an’ı anlamaya yönelik dil bilimden de istifade edilerek detaylı inceleme ve değerlendirmelerde bulunulan değerli bir eserdir. Dil hakikatin kendisi olmaktan ziyade seslerin rumuzu ve temsili niteliğinde olduğundan dil ile varlık arasındaki ilişkinin mahiyetinin bilinmesi gerçek bir anlama ameliyesinin gerçekleşmesi için önemlidir. Dilin menşeinden kutsal dile kadar birçok husus eserde ele alınmıştır.
Yazar, Arap milliyetçiliğini farklı bir açıdan ele aldığı iddiasıyla farklı ve iddialı bir giriş yapıyor ve Arap milliyetçiliğini misyoner okullarının himayesinde, 1847’de Beyrut’ta kurulan Bilim ve Sanat Derneği’ne dayandırmaktadır. Üyelerinin tamamının Hristiyan olduğu ve Yazıcı ve Bustani’nin entelektüel katkısının bulunduğu bu derneğe, Arap milliyetçiliğinin dayandırılması ilginç bir iddia. II. Abdülhamid döneminde, baskı ve sansür nedeniyle Osmanlı egemenliği altında her yerde olduğu gibi Suriye ve Lübnan’da da kurulan bu derneğe büyük bir anlam yüklenmesi garip gelmektedir. Ardından da kurulan bazı dernekler ve özellikle askeriyede Araplarca kurulan gizli örgütlere değinildikten sonra eserin büyük bir kısmının siyasi gelişmeleri ele alması da bu iddianın sakilliğini göstermektedir. Bu iddianın önemi şu noktada önem kazanmaktadır. Misyonerlerin, halkı Osmanlı’ya karşı ayaklandırmak veya tutum almak için, fikri çalışmaları başta yerli Hristiyanlardan başlayarak Müslümanlara yayma gayesiyle hareket ettiklerini göstermektedir.

Arap milliyetçiliğinde Mehmet Ali Paşa’nın çıkışını yanıp sönen bir aleve benzeten yazar Mehmet Ali Paşa ve haleflerinin Arap milliyetçiliğine katkısını pek önemsememektedir.

Eserde, Arap milliyetçiliği bağlamında detaylı bir şekilde İngiltere destekli Şerif Hüseyin ve oğulları tarafından başlatılan Osmanlı’ya isyan hareketi ele alınmıştır. İç dinamikten ve tutarlılıktan yoksun, Osmanlı’nın kötü yönetimi, İttihat ve Terakki Cemiyeti mensuplarının milliyetçi ve dışlayıcı politikaları, iktidar hırsı ve daha da önemlisi İngilizlerin himayesinde gerçekleştirilen harekete Arap ulusal hareketi ve Arap uyanışı denilmesi tamamen aldatmacadır. Büyük hülyalarla kandırılan Şerif Hüseyin’in I. Dünya Savaşı’ndan sonra da olayı tüm çıplaklığıyla görmesine rağmen, hâlâ bu nitelemenin kullanılması son derece manidardır.

Eser, benim açımdan Filistin konusunda Şerif Hüseyin ve oğullarının Batı ve Siyonistler ile ilişkileri dikkat çekicidir. Şerif Hüseyin ile Kahire’deki İngiltere misyonu ile teati edilen yazışmalarda açık bir şekilde Suriye’nin Akdeniz’e paralel kıyıları hakkında İngiltere savaş sonrası taahhüde girmekten bilinçli bir şekilde kaçınmıştır. O dönemde Filistin’e Yahudi göçü olgusu ve çok geçmeden ilan edilen Balfour Deklarasyonu da dikkate alındığında Şerif Hüseyin’e, Filistin ve Lübnan dışarı bırakılarak vaatlerde bulunulmuştur. Ayrıca 3 Ocak 1919 tarihli Şerif Hüseyin oğlu Faysal ile Siyonist Örgütü temsilcisi Chaim Weizmann arasında akdedilen anlaşma da bu durumu doğrulamaktadır. İster milliyetçi açıdan ister İslami açıdan hiçbir Arap’ın kabul etmeyeceği bu durumun ulusal hareket olarak nitelendirilmesi tamamen safsatadır. Zaten I. Dünya Savaşı sonrasındaki Arap dünyasının hâli de bu durumu açıkça ortaya koymaktadır. Eserin ismi “Arap Uyanışı: Arap Ulusal Hareketinin Öyküsü” olmasından ziyade “Arap Uyarılışı: Arap Kandırılışı” olması gerekirdi.

Eserin tercümesi son derece akıcı ve sade olup tercümanları tebrik etmek gerekir. Bununla birlikte iki husus dikkatimi çekti. Bunlardan birincisi 1930’lu yıllarda Arabistan’da otoyola değinilmesi, ikincisi ise bazı yerlerde İskenderun’un İskenderiye olarak adlandırılmasıdır. İnternet kaynaklarında da Arabistan’da ilk otoyolun 1961’de hizmete açıldığı belirtilmektedir.

İçeriğine katılmasam da Arap dünyası üzerine ilgili duyanların son derece istifade edebileceği özgün bir eser olup eserin eleştirel bir gözle okunmasında fayda mülahaza edilmektedir.
10.11.2022

Eserde Kelâm-ı İlâhî-ye giden noktada Allah ile Elçisi arasındaki mesajın iletimi konusu sorgulayıcı ve mukayeseli bir şekilde ele alınmıştır. Bu bağlamda eserin başlangıcında Kur’an-ı Kerim’in yorumlanması ve nasıl anlaşılması konusu işlenmiş ve bu minvalde kelime ve ibarelerin anlam dünyasının dışına çıkılarak Kur’an’dan güncel meselelere dair ilmi temeli olmaksızın istinbatta bulunulmasının yanlışlığına dikkat çekilerek bunun Kur’an’ın evrensel mesajına zarar vereceğine değinilmiş ve ardından Allah’ın konuşması ve Kur’an’da “dedi, söyledi” şeklinde geçen ve Allah’a atfedilen ibarelerin nasıl anlaşılması gerektiği izah edildikten sonra vahyin iniş şekilleri irdelenmiştir. İlah-i Mesaj’ın sorgulayıcı ve araştırıcı bir şekilde nasıl anlaşılması gerektiği konusunda muhtevası hacmini aşan bir eserdir.
06.11.2022

Millî Mücadele’nin önde gelen şahsiyetlerinden Kazım Karabekir’in günlükleri İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin Balkanlar’da örgütlenmesi ve isyanından Balkan Savaşlarına Birinci Dünya Savaşı’ndan Millî Mücadele’ye ve Cumhuriyet’ten İkinci Dünya Savaşı’na kadar geniş bir dönemi kapsamından önemlidir. Bununla birlikte İstiklal Harbimiz gibi geniş ve detaylı olmadığından Günlükler’in önemli bir kısmı doyurucu olmaktan uzak sathi bilgilerle doludur. Savaş dönemini içeren dönemlerde savaş koşulları nedeniyle bu yavanlık makul karşılanacak bir durumken savaş sonrası dönemlerde de Günlükler maalesef yavan ve kuru bilgileri ihtiva etmektedir. Özellikle İkinci Dünya Sava yıllarına denk gelen kısım haber ajanslarının özeti niteliğindedir. Günlükler’i okurken Karabekir’in bir şeyler söylemek istediği ancak bunları açık yüreklilikle ifade etmediği anlaşılıyor. Karabekir’in Günlükleri daha çok dönem çalışması yapanlara hitap etmektedir.
Genel olarak metnin dili anlaşılır ve imla yanlışları azdır.
20.10.2022

Eğitim konusu Türkiye’de Batılılaşma sürecinden itibaren devamlı konuşulan ve belki de günümüzde daha fazla konuşulması gereken temel sorunlarından biridir. Günümüzde özellikle otoriter eğilimlerin daha belirgin olması nedeniyle eğitim politikası hakkında bilgi sahibi olmak daha da önem arz etmektedir. Yıllardır eğitimin önemi konusunda hemen hemen uzlaşma varken “Nasıl bir eğitim?” sorusu sorulduğunda ihtilaflar gündeme gelmektedir. Yazar bu anlamda Türkiye’nin temel sorunlarından eğitim sorununu, köy enstitüleri bağlamında ele almıştır. Bu bağlamda köy enstitülerine kadar Türkiye eğitim tarihi konusu işlenmiştir. Ardından köy enstitülerine giden süreç, köy enstitülerinin kurulması, gelişim süreci, bunların Türk eğitimine katkısı ve son olarak da köy enstitülerinin yıkılması/dönüştürülmesi konusu ele alınmıştır.