Toplam yorum: 3.077.166
Bu ayki yorum: 4.044

E-Dergi

İzzet Eroğlu

1980'de doğdu. Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesinden mezun oldu. Aynı Üniversitede doktora çalışmasına devam etmektedir. Anayasa hukuku ve özellikle parlamento hukuku ve insan hakları alanında çeşitli makeleleri ve "İnsan Haklarının Parlamenter Denetimi" adlı bir kitabı bulunmaktadır. Biri (Suistimalci Anayasacılık) bağımsız, diğeri (Otoriter Anayasacılık) birlikte olmak üzere iki eseri TÜrkçeye tercüme etmiştir. Hukuk-edebiyat ilişkisi, tarihî romanlar ve hukuk tarihini edebi eserler üzerinden okumak gibi okumaya dair ilgili alanları bulunmaktadır.

İzzet Eroğlu Tarafından Yapılan Yorumlar

22.12.2021

Dünya tarihinin siyasi davalarından Dreyfus meselesi olayın başlangıcından geldiği son aşamaya kadar eserde dört başı mamur bir şekilde ele alınmıştır. Günümüzde de eser, Türkçede konu hakkında en detaylı yazılmış eserdir. Eserin bir kaynakçası olmasa da eser değişik kaynaklardan istifade edilerek hazırlanmıştır. Eser; 1897’de “Dreyfus Meselesi ve Esbab-ı Hafiyesi” adlı eserin (Artin Asaduryan Şirketi-i Mürettibiye Matbaası, İstanbul) Latin harflerine transkripte edilmiş hâlidir. Eser siyasi nitelikli davaları ve süreçleri anlamak için son derece ufuk açıcı olup olayın anlaşılması bakımından önemli noktaları ihtiva etmektedir. Hak ve hukuka olan inanç; önyargılarla beslenmiş ve her devrin içi kof alışılagelmiş düşüncelerini yıkmaya muktedirdir. Son derece zahmetli ve fevkalade sabır isteyen bu inanç, hangi inançtan olursa olsun hesap gününe olan inancın en bariz tezahürlerindedir.
21.12.2021

Eser; Halid Ziya’nın, Osmanlı son padişahlarından Sultan V. Mehmet Reşat’ın Dolmabahçe Sarayı’nda başkâtipliğini (yazı işleri müdürlüğü) yaptığı ve I. Dünya Savaşı’na denk gelen yıllara ilişkin anılarından oluşmaktadır. II. Meşrutiyet döneminde Bab-ı Âli, İttihat ve Terakki Cemiyeti (İTC) ve Saray’ın birbirleriyle ilişkilerine dair birinci elden gözlemler dile getirilmiştir. Saray yaşamı, adetleri ve Sultan V. Mehmet Reşat’ın hayat tarzına dair geniş gözlemler eserde yer almaktadır.
Anılar kişisel gözlemlere dayalı olduğundan anı türündeki eserlere ihtiyatla yaklaşmak gerekir. Hele hele üzerinden yirmi beş yıl geçtikten sonra kaleme alınan anılarda bu hususa daha da dikkat etmek gerekir. Eserde yazar, İTC ile nasıl bir ilişkisi ve bağının olduğunu ortaya koymadığından eserin bu kısmının eksik olduğu kanaatindeyim.
11.12.2021

Eser, Dil Devrimi ve Türkçenin yabancı dillerin saldırısından korunması bağlamında yazarın görüşlerini açıkladığı dergi ve gazetelerdeki yazılarının birleştirilmesiyle oluşturulmuştur. Türkçenin arılaştırılması ve yabancı dilden gelen sözcüklerinden arındırılmasını savunan yazar görüşlerini, özellikle Fransa’da Fransızcanın kullanımı ve korunmasıyla ilgili yasal ve yönetsel önlemleri açıklayarak desteklemektedir. Eserde dergi ve gazetelerdeki yazılardan oluşturulduğundan aynı görüş ve örneklerin yinelenmelerine sıkça rastlanmaktadır. Yazarın böyle bir konuya eğilmesi konuya önem verdiğini gösterdiğinden yazarın dolgun ve doyurucu bir eser koymasını beklerdim. Konu etraflıca ele alınmadığı gibi konunun teorik alt yapısı da yeterli şekilde ele alınmamıştır. Ayrıca eser güncellenmemiş olup verilen örneklerin önemli bir kısmı yürürlükten kaldırılan yasalara ilişkindir.
03.12.2021

19. yüzyıl Fransız toplumunu ve özellikle Paris yaşamının sosyolojik bakımdan takip etmek için Balzac’ın eserleri son derece önem arz etmektedir. Alt tabaka, suçlular ve kibar tabaka ve kısaca toplumun hemen hemen tüm katmanlarının hâli pürmelalini Balzac’ın eserlerinde görmek mümkün. Şeytan’a pabucunun tersten giydirecek tıynette ve kabiliyette bir kürek mahkûmu kaçkının sıra dışı hayat hikâyesi etrafında şekillenen olaylarda aşklardan cinayetlere, devlet yönetiminden mahkemelere kadar birçok konu eserde ele alınmaktadır. Toplumu adeta canlı bir organizma gibi resmeden Balzac bu eseriyle dönemin ilişkiler ağı ve olayın görünmeyen yönlerini derinlemesine anlatmaktadır. Cemil Meriç nefis tercümesiyle eser, her hâliyle okunmayı hak etmektedir.
“İnsanın Anlam Arayışı”; yaşadığımız ya da gelecekte yaşanılacak durumlara, hayat yolundaki yürüyüşümüzde karşılaşabileceğimiz çeşitli durumlara ışık tutan bir kitap. Kitapta anlatılan olaylar gerçek hayattan kesitlere yönelik şahitliklerdir. Bu şahitlikleri anlatan kitabın yazarı, ağır koşullarda sınanmış bir kişi. Bu nedenle yazarın tecrübesi; soyut değil, somut ve gerçeklere dayalıdır. Dolayısıyla bu kitap, okuyan kişi üzerinde etki bırakıyor. Yazarın kitapta yer alan şu cümlelerine atıf yapmakta yarar var:

“Nöroloji ve psikoloji gibi iki alanda çalışan bir profesör olarak, bir insanın biyolojik, ruhsal ve toplumsal koşullara ne ölçüde tabi olduğunun tam anlamıyla farkındayım. Ama ben iki alanda birden profesör oluşumun yanı sıra, dört kamptan -yani toplama kamplarından- sağ çıkmış ve bu nedenle insanın düşünülebilecek en kötü koşullara bile görülmemiş ölçüde direnip göğüs germe yetisine tanıklık etmiş bir insanım.”

Kamplar mı? Kampların adı “Auschwitz”. Bu kamplardaki koşullar çok kötü. Ne kadar mı? Kitabı okurken satırlarında bu sorunun açık bir cevabını bulacaksınız.

Bununla birlikte kitabı okudukça, kamplardaki ağır koşullarda, hayatla ölüm arasındaki ince çizgiyi de görebilirsiniz.

Kitaptan “Oturup Bavyera manzarasına, dikenli tel örgüleriyle çevrili uzaktaki mavi tepelerin çiçeklerle bezeli eteklerine bakıyordum. Özlem yüklü hayaller kuruyordum...” cümlelerini okuduğunuzda, kendi hayallerinize sürüklenip, kurduğunuz hayalleri ve umutlarınızı hatırlayabilirsiniz.

Yazarın özgürlüğe kavuştuktan birkaç gün sonrasına ait bir anlatımı ne güzel: “Aklımda tekrarlayıp durduğum tek bir cümle vardı: ‘Daracık hücremden Tanrı’ya yakardım, o da bana özgürlükle yanıt verdi.’”

Kitapta; özgürlüğüne kavuşan bir tutuklunun daha fazla ruhsal bakıma ihtiyaç duyduğu hatırlatması önemli bir hatırlatmadır.

Kitaptan “Evine dönen tutuklu için, yaşanan onca şeyden çıkarılan onurlu deneyim, çekilen önce acıdan sonra Tanrı’dan başka hiçbir şeyden korkmaması gerektiği yolundaki harika duyguydu.” cümlesini alıntılayarak, kitapta güçlü ifadelerin yer aldığını vurgulamak istiyorum.

Kitabı okuyacaklara şimdiden, iyi okumalar diliyorum.