Toplam yorum: 3.076.922
Bu ayki yorum: 3.800

E-Dergi

aneske Tarafından Yapılan Yorumlar

09.05.2008

içinde yaşadığımız dünyayı anlamak anlamlandırmak adına kavram ve düzenleri kavramaya hepimizin ihtiyacı var. beyhude sözlerin yerini bilginin objektif ve mesnetli yorumun alması toplumumuz ve gençliğimiz için çok önemli ve gerekli. Ali bulaç ın bu çalışmasından çok istifade ettim ve zevk aldım. yolların sonunun nereye vardığını ve nerelerden hangi yolları aşarak bugune uyandığımızı çok iyi düşünmek müşahede etmek lazım.. tüm eserleri okunmalı..
09.05.2008

hayatı anlatmaya nereden başlamalı? bin bir yüzlü dünyanın bir yüzünün bin bir vechesinden hangisini seçmeli? şimdi buradayım evet, peki aklım binlerce düşünceden hangisinin esiri? zamanın içinde kulaç atmak gibi bir cümleyi yazarken buldum şimdi kendimi... az önce gözlerimi kapatıp kollarımı kullanıp denedim de hani... hadi, bunları bırakayım da geleyim içinden geçip kendimin, gireyim başkası olunan o yere...

dev gibi bir kadın var karşımda, kucağında bir kuzu... kurban kesmenin kurban etmenin ne demek olduğunu daha iyi anlatan bir başka eser bulunabilir mi bilmiyorum... ilmi bir eser ile karşı karşıyayım diyorum.

neden bu kadınlar.. bu sesler.. hayat gibi bir telaş almış götümüş camileri.. der demez.. Allahuekber .. ve gözyaşları.. diyen bu dev kadından, karma değil kadınlar ve erkekler ayrı bir şekilde namaz kılmak nedendirin cevabını almak ister misiniz?

çok basit şeyleri anlattığına yemin ederim.. lakin kafasından geçen HERŞEYİ birini bile içerde bırakmayarak! ve anlatmak istediğinden asla sapmayarak! ve anlatmak istediği: varoluşun hiç bir anı , biriken onlarca farklı kitap, uçuşan saçlar ile boynundaki fular, unutulmaya dahi yüzü olmayan pişmanlıklar ve iftihar tabloları, kir kese kan ter- berrak elişi sabun bezi su ve bebek kokusu ... hiç biri birbirinden ayrı değil... derdi çok, derdi büyük, büyük bir kadın... soğan doğrarken, felsefi akımlardan geçip bir edebi eserin bir cümlesinde duran ve soğanları öylece bırakıp kapıyı çarpıp çıkıp o soyut cümlenin tezahürünü arayan... hayır ben bu kitabı anladığımı iddia edemem. bir kadının kendini dökmesi öyle anlaşılır birşey değildir... o dökülen kadını bilebilmek mümkün değildir zira... bu kadın bir şey söylemek istemektedir. onca cümlenin varmak istediği tek bir şey var. tasavvuftan seküler hayata, ibni arabiden hegel e marks a, uzun saçtan kazıtılmış bir kafaya, biriken kavanozların kafamdaki ağırlığından hatıra kalışlarındaki hafifliğe ve sayamadığım daha nelere elini dilini uzatan kadın, teslim olmuştur... ellerini kaldırmış,içindeki duayı zikretmiş ve kendisini rabbin kapısında bulmuştur.. başkası olduğu o yere kavuşmuştur.........

bir gün bir yerde gözlerine bakmayı istediğim leyla ipekçi o kadının ta kendisidir.
18.09.2007

" bütün varlığımla kocaman bir yalan olduğum sonucuna varmak için mi yaratıldım ben?

tek amacım bu mudur?
inanmıyorum... "

dostoyevski, o elim resmi çizen üstad...

" açık konuşacak kadar kararlı değilsin? gururun yüzünden ufacık bir şeyi sorun yapıp içindeki gerçeğin ipini pazara çıkarıyorsun, değerini beş paralık ediyorsun " diyor... kime?...sana..bana..hepimize...

bu kitabın kahramanı dostoyevskidir, insanlığın ipini pazara çıkarırken kendini yok pahasına bile satmayan bizzat kendisidir...yeraltı edebiyatının baş kitabıdır ve sözleri, gözlerini kendine çevirmiş yeraltı sakinlerinden başkasına değildir...
18.09.2007

oğuzcuğum atay'ın "tutunamayanlar roman mı? aklına geleni yazmış bu adam" diyenlere cevabı...
18.09.2007

yalan söylemeden büyümeyi başarabilecek miyim? diye soruyor küçük... bu büyük soruyu soran herkesin okuması gereken bir kitap...
Nihat genç kükremekte...oturmuş,yazmış ve kalkmış hissi vermekte...