"insan..saadetin düşmanıdır..."
nedir görünmeyen lakin insanın omuzlarını çökerten? düşünüşlerimiz mi? yoksa yaşanmışlıklarımız mı?
birini seçebilmek dahi yükü hafifletecekti muhtemelen...ama kabil değil... düşünüşler çökerken omuzlara yaşantılar kenara çekilir...yaşantılar çökerkende düşünüşler...ikiside itilse can havliyle taşıyamamaktan ötürü, ya ne yaşadığımızın düşünüşü binecektir omuzlara yahut ne yaşayamadığımızın...
mümtaz... çocukluğunun hatıralarıyla hayata yenik başlayan, omuzlarını kaldıracak mazisinin yükünü atacak kudreti, dünyanın renkli tasavvurunu yapacağı bir nevi, ihsan da, yanında büyüdüğü ihsan ağabeyinde bulmuştur...ve bu umutla sanata edebiyata tarihe musikiye yönelmiş dünyaya bakan ülkesini gören içine doğduğu coğrafyayı kültürü anlamaya ve algılamaya çalışan bir aydın olarak kendisini yetiştirmiştir... peki ya bu bilgiler, aşk mevzu bahis olduğunda işine yarayacak mıdır? tabiki hayır...
ikinci cihan harbi öncesi...istanbulun tarih kokan güzelliği...debdebeli yaşantılar...doğu ve batı sorunsalı...
tasavvuftan musikiye,gelecek endişesinden şu anı yaşamanın ağırlığına, toplum olmaktan insan olmaya, aşık olmaktan sorumluluk sahibi birey olmaya, kadın olmaktan anne olmaya,varolmak idrakinden yok olmak bilmezliğine dair,insana özgü ne varsa, ney ve tanbur eşliğinde anlatılan ve ancak yaz 'a yakışan toplumsal normları aşan bir aşk hikayesi...
tüm çelişkisiyle insanı, ülkeyi,garplı şarkı, aşkı anlatabilme yetisi sahibi Tanpınar bir değil...defalarca okunmalı...