Toplam yorum: 3.076.922
Bu ayki yorum: 3.800

E-Dergi

ismail_atan Tarafından Yapılan Yorumlar

21.02.2011

Türk yayıncılığının medar-ı iftiharı. Orijinal adı "Whim" olmasına rağmen, sapık sizinlerimizde daha çok yer etsin ve daha çok satılsın diye adı değiştirilmiş bir yapıt. Aslına bakarsanız bu öykü "SİMURG" adıyla zaten doğuda anlatılagelen bir kurgu. Kuşların şahını aramak için yola koyulan birgrup kuşun Kaf Dağı'nda kendi görüntülerini bulmaları... Nihai Gerçeğin kendi içimizde saklı olduğunu anlatan güzel kurgulu bir yapıt. Keşke adı değiştirilmeseymiş. Luke Reinheart, sıradışı bir adam. Kendi dinini yaratmaya çalışan bir modernçağ peygamberi. En azından kendisi öyle zannediyor. Her ne kadar radikal bir adam da olsa, yapıtı insanın kendi gerçeğini arayış yolculuğubu anlatıyor. Okuyana iyi eğlenceler. Arayışınız bol olsun.
23.01.2011

Ahmet Ümit, büyümeye başladı. Tıpk Sinan gibi... Mimar Sinan gibi... Kalfalık, çıraklık derken yavaş yavaş ustalık dönemi yapıtlarını vermeye başladı. Hayırlı olsun. Büyük bir keyif alarak okuduğumu söylemeliyim; ama dilde biraz daha özenli olabilir diye düşünüorum. Patlamayacak silahı duvarda betimlemenin bir gereği olmadığını düşünenlerdenim. Özellikle bazı bölümlerde gereksiz betimlemeler, lafı gereksizce uzatmalar, doğaüstü olaylara yer vermeler, raslantılardan fazlaca yararlanmalar bende bir Tanzimat dönemi romantizminin zihnimde canlanmasına yol açtı. Özellikle Ayasofya'da ölen eşi ve çocuğunun hayallerini, uçan kuşları betimlemesi, gerçekten ROMAN okuyorum hissi uyandırdı. Oysa başlangıçta yaşamın ta kendisini okuyordum. Yine de uzun zamandır okuduğum polisiye gerilim romanları arasında yeri özel diyebileceğim bir yapıt. Grange, Dan Brown'ın yanında bir Türk yazarın da bu denli hoş bir roman yazması ayrıca gurur verici. Çıtanın üstünde bir roman. Ahmet Ümit Usta. Usta olmuş bir yazar. Hayırlı olsun.
23.01.2011

Artık alışkanlık oldu. Bab-ı Esrar'la başlayan Mevlana-Şems aşkı, Elif afak'ın Aşk adlı yapıtıyla sürdü. Sinan Yağmur çıkıp Şems'in ağzından "Aşkın Gözyaşları"nı kaleme aldı. Bir ev hanımı "Diyar-ı Aşk"la düştü Şems'le Mevlana'nın yoluna. Saide Kuds da "Kimya Hatun"u konuşturdu. Sırada ben varım. Kimse bulaşmasın Alaaddin'e. Ya da bırakın da hiç değilse "Kerra Hatun"u konuşturayım ben de. Bu cümleleri yazarları eleştirmek için değil de Mevlana ve Şems'i birer meta olarak kullananlar için söylüyorum. Elbette roman bir kurgudur. Elbette kişinin hayal dünyası ne denli gelişmişse roman da o denli gerçek yaşamdan soyutlanmış olur. Mevlana bir meta olmamaı. Şems bir meta olmamalı. Kerra Hatun, Kimya Hatun, Alaaddin birer meta olmamalılar; AMA... Buradan ahdediyorum. Buradan söz veriyorum. Biraz geç kalsam da sıra bana da gelecek. Ben de bir zaman sonra Aşk'ın kendi dilinden Mevlana ve Şems'in insanoğluna küşkünlüğünü dile getireceğim. Ahdım olsun...
23.01.2011

Elif Şafak, kendisini yineleyen yazarlardan değil. Her attığını on ikiden vuramasa da, Türk yazınında çıtayı yukarıda tutan kişilerin başında geliyor. "Firarperest" ciddi anlamda beni diyar diyar gezdiren bir yapıt oldu. Bu tümceyi genel anlamda kullanmak istemiyorum. Özlülük ve özgünlüğün yanıbaşına anlam yoğunluğunu ustaca koyabiliyorsunuz bu yapıtta. Beni denemeleriyle de bir kez daha mest etti Elif Şafak. Aşk'la önyargılarımı sıyırıp üzerimden gereksiz bir yükü kaldırıveren, Siyah Süt'le dahil olmadığım bir dünyanın içinde beni başkalarının karakterlerini ve içdünyalarını anlama olanağına eriştiren, Baba ve Piç'le dünyaya ve tarihe bakış açımı değiştiren Elif Şafak'a hayranlığım gün geçtikçe artıyor. Firarperest, kitaplığımda en özel yerlerden birinde duruyor şimdi. Okunası bir yapıt.
23.01.2011

İnsanoğlunun olduğu her yerde bozukluk var, vefasızlık var, yalnızlık ve terk ediliş var. Kimi zaman bir köpek, kimi zaman bir kedi, bazen bir muhabbet kuşu bazen de bir papağan... O küçücük varlıklar insanoğluna sevginin ne olduğunu insanoğlunun kendisinen daha iyi öğretebiliyor. Kimileri: "Bu bir roman mı?" diyip eleştirse de bu yapıt gerçek bir roman. Aile olgusunun ne denli bozulduğunu, yalnızlığın ne kadar revaçta tutulduğunu, çocukların anne ve babaları başlarından savmak için ne denli bahanekâr olabilecelerini gösteren müthiş bir yapıt. "Susanna Tamaro" belki de bir çırpıda yazıp bırakmış bir kenara; ama dünya yaznında öyle kenarda kalması muhtemel olmayan yapıtlardan biri bence. kumaktan ziyade anlamak ve anladığımızda da uygulamak dilağiyle...