Toplam yorum: 3.077.321
Bu ayki yorum: 4.200

E-Dergi

Ender Artur Tarafından Yapılan Yorumlar

01.10.2005

Kitap ismindende anlaşılacağı gibi Nazım Hikmet'i anlatıyor.Alıştığımız tarzda bir biyografi kitabı değil ama.Aziz Nesin yıllarca topladığı yazı,resim ve Nazım Hikmet'e yakın olan kişiler ile yaptığı görüşmeler neticesinde bu kitabı oluşturmuş.(ilk olarak dönemin bir gazetesinde yazı dizisi olarak yayınlanmış).Daha önce başka kitaplarda yazılmış olan bilgileri çok gerekmedikçe yazısının içine sokmamış.Amacı kendisinden sonra Nazım Hikmet hakkında yazılacak yazılar için başvuru kaynağı olmakmış.
Nazım Hikmet bu kitapta iyi ve kötü her yönü ile sunuluyor.Bazı yazarlar çok özel hayatının bukadar açıklanmasına gerek varmıydı diye (gözden düşer diye) karşı çıkmışlar ama yazılanlar bence Nazım Hikmet'i gözden düşürücü şeyler değil.Bazı kişilerde yazı dizisinin çok baştan savma bir şekilde hazırlanmış olduğunu,gereksiz tekrarlamaların olduğunu öne sürüyorlar.Evet bir çok tekrarlamalar var gerçekten;ama bunlar, yazı dizisi gazetede yayınlanırken okuyuculardan gelen mektuplar için yazılmış olan cevap niteliğinde tekrarlar.Demekki yazılanlar anlaşılmamış ve onun için tekrarlanmış.Kitap haline getirildiğinde bu tekrarlamaların çıkartılması gerekirmiydi bence hayır,çünkü yazının bütünlüğünü bozmuyor.Belkide çıkartılsaydı azaman akıcılık bozulabilirdi.Bence okunması gereken bir kitap.Kitabın son sayfasındaki cevap olarak yazılmış olan mektup bütün eleştirilere bir cevap niteliğinde.
01.10.2005

''Güleriz ağlanacak halimize'' diye bir deyiş vardırya bu kitap tam onu anlatıyor.
Bütün kitap boyunca hicvedilerek anlatılan olayların ana sebebi bence kitabın 56.sayfasında bir paragraf ile gayet net bir şekilde özetlenmiş.''Biz feodal tarım toplumundan,endüstriyel kent toplumuna geçmeye çalışırken dünya,endüstriyel kent toplumu aşamasınıda geride bırakarak,yeni toplumsal ilişkilerin ve yeni çevresel ögelerin ortaya çıkardığı bilgi toplumu aşamasına hazırlanıyor''.
Bu kitabı lütfen okuyunuz.
01.10.2005

Yazarı ilk olarak (1990 yılında) Loksandra İstanbul düşü adlı kitabını okuyarak tanımıştım.Bizim avlu kitabı,yazarın seksenli yaşlarında yazdığı bir anı kitabı.
Yazar 1897 yılında İstanbul'da doğmuş;anne tarafından İstanbullu,baba tarafından İdralıdır (Yunanistan'ın bol miktarda turist çeken bir adası).Çocukluğunun büyük bir kısmı Atina'da geçmiş,İstanbul'da Amerikan kolejinde okumuş ,beş sene Batum'da amcasının yanında kalmış (birinci dünya savaşı sırasında).Savaş sonrası bildigi üç lisan sayesinde ailesinin geçimine katkıda bulunabilmek için erken yaşta hayata atılmış.Bir ara İskenderiye'de de yaşamış.En sonunda Atina'ya yerleşmiş.
Bizim avluda son dönemlerini yani Atinadaki yaşamı,kendi yaşantısını anlatıyor.Tam anlamı ile eski ile yeninin karşılastırmasının yapıldığı kısa (92 sayfa) ama uzun yolculuklara (Yordanidu ile eski günlere gidebiliyorsunuz) çıkartan bir kitap.
İlk satırlar ''çimento ve apartman devrinde yaşıyoruz '' diye başlıyor ve eskiye özlemle devam ediyor.Aynı apartmanda oturup birbirini tanımayan ilişki kopukluğu içinde yaşayan komşular,yan dairelerden gelen hiç anlamadığı müzik nağmeleri,alışveriş torbalarının içinde gördüğü hazır yemekler,çocukların oynadığı plastik oyuncaklar,hanımların güzelleşmek için kullandıkları doğal olmayan kozmetik ürünler,evlerin küçülmesi gibi bir çok dikkatini çeken unsurları anlatıyor.Sık sık da Loksandra kitabına dönüşler var.Hoş bir anlatım.Sıkılmadan okuyabiliyorsunuz.
12.09.2005

Kitap beş arkadaşın istanbul'un Anadolu yakasında büyük bir bahçe içerisindeki bir evde yaşadıkları dört gün üzerine kurgulanmış.Ama usta bir yazı tekniği ile beş arkadaşın yaşam hikayeleri ve o dört gün boyunca beraber oldukları kişilerde anlatılınca sanki çok uzun bir roman okumuş hissine kapılyorsunuz.Ama sıkılmadan.Ayrıca içerisinde çok hoş küçük öykülerde var.Değişik bir teknikle yazılmış bir kitap.Okumanızı tavsiye ediyorum.
12.09.2005

Yazarı ilk olarak ''Çikolata'' adlı kitabı ile tanımış ve bu kitabı çok beğenerek okumuştum.Böğürtlen şarabını da aynı keyfi almak umudu ile satın alıp okumaya başladım ama kitabın ilk yarısına kadar çikolatanın yerini tutması mümkün değil diye düşünerek okudum.İkinci yarısında ise elimden bırakamadım.
Bir İngiliz yazar,yeni bir kitap yazmak için Fransa'nın bir köyüne gelir.Önceleri kitabını yazmaya koyulur fakat daha sonra ilgi alanı değişir ve çiftçilik yapmak ister.Ondan sonrada olaylar gelişmeye başlar.Biraz polisiye,biraz entrika,biraz macera,biraz tarımla ilgili bilgiler.Kısacası heyecanla okunabilecek bir kitap.Ama sakın sıkılıp ilk yarıda kitabı bırakmayınız.