Toplam yorum: 3.072.102
Bu ayki yorum: 8.001

E-Dergi

hakan arslangiray

Ülkemizin en önemli sorunlarından birinin az okumak ve buna bağlı olarak okuduğunu anlamamak olduğunu düşünüyorum. Bu nedenle başta kendi ailem ve yakın çevrem olmak üzere, ulaşabildiğim tüm insanların kitap okuması için elimden geldiğince çabalıyorum. Okuduğum kitapları yorumlayıp paylaşarak kitapseverlerin bu kitaplar hakkında bilgi edinmesini amaçlıyorum.

hakan arslangiray Tarafından Yapılan Yorumlar

01.02.2023

İlber Ortaylı ile sohbet tadında Osmanlı İmparatorluğu hakkında bilgiler. Özellikle İstanbul'daki eski dönemlere ait binaların ve semtlerin anlatıldığı bölümler ilgi çekici.
Romanda hiç çalışmadan yaşayabilmesine yetecek kadar geliri olan ve ne iş yaptığını soranlara "aylak" olduğunu söyleyen bir adamın, gerçek sevgiyi yaşayabileceği bir kadını aramasını anlatıyor yazar.

Çalışmasına gerek olmadığı ve zengin sayılabilecek kadar geliri olmasına rağmen oldukça sıradan bir hayat yaşayan aylak adam, günlerini hep bu kadını aramakla geçiriyor.

Romanın ilerleyen bölümlerinde, yazar beraber olduğu ve "acaba aradığım kadın o mu?" diye düşündüğü kadınlarla yaşadığı ilişkilerde genel insan davranışları, kalıpları ve baskıları altında kalınca hayal kırıklığına uğramaktan kaçamıyor.

Romanda dönemin kadın-erkek ilişkisi kalıplarına ve bu kalıplarla toplum baskısının kadınla erkek arasındaki sevgiyi nasıl kötü anlamda etkilediğine sık sık vurgu yapılıyor. Günümüzde de aynı sorunların devam ettiğini görmek, toplumların aslında kalıplarından kolay kolay çıkamadıklarını anlamak açısından önemli.

Yazar, romanın ana karakterinin çocukluğunda yaşadığı travmatik aile sorunlarının yetişkinlik döneminde onu nasıl etkilediğini oldukça net bir şekilde ortaya koymuş. İlk başlarda ana karakterin bazı davranışlarına anlam verilemese de, romanın ilerleyen bölümlerinde çocukluk dönemi anlatılınca durum netleşiyor.

Kitabın bazı bölümleri ağır psikolojik anlatımlar içerse de genel olarak akıcı bir roman.

"Yaman adamdı bu dilenci. İnsanların işten dönerken ucuza huzur satın aldıklarını biliyordu." (s.54)

"Biz, hoşgörüsü olmadığını bile bile, başkalarında kendininkinden ayrıyı bağışlamaya çalışana hoşgörülü diyoruz." (s.140)
Romanda Selçuklu İmparatorluğu'nun Moğollarla savaştığı dönemlerde, 13.yy.ın başlarında İran'dan Anadolu'ya gelen Ahi Evran'ın hayat hikayesi çevresinde günümüz İstanbul'unda geçen bir hikaye de katılarak, o dönemin ahilik birliğinin Selçuklu Devleti'ne olan etkisi ve Türklerin Anadolu'ya yerleşme çabaları anlatılıyor.

Yazar, romanda Ahi Evran'ın ve kurduğu Ahilik birliğinin Türklerin Anadolu'ya yerleşmesindeki önemini, biraz tarihi olaylarla biraz da kendi oluşturduğu kurguyla okuyucuya aktarmaya çalışıyor.

Bir çok kitapta, dizi ve filmde karşımıza çıkan, Türk tarihinde kim oldukları hiç bir zaman bilinmeyen fakat tarihimize her zaman yön veren "ak sakallılar" tezi de kabul görüyor kitapta.

Ayrıca kısa kısa da olsa Kayı Obası'nın Anadolu'ya gelişi ve Ahilerle olan temaslarından, Ahilerin Osmanlı Devleti'nin kuruluşuna verdikleri katkılardan, Ahi Evran ile Nasreddin Hoca'nın aynı kişi olduğu tezinden, Ahi Evran ile Mevlana'nın çekişmesinden de bahsediliyor romanda.

İlk defa bir kitabını okuduğum yazarın dili akıcı ve sade. Ayrıca romanın 1200'lü yıllarda geçen bölümleri de dahil, yazar bana göre bir çok yazarın doğru bulmadığım şekilde kullandığı gibi kitaplarında geçen dönemlere ait ağdalı eski sözcükleri kullanmadan ve konu bütünlüğünü bozmadan güzel bir Türkçe ile yazmış.

Selçuklu Devleti'nin o dönemlerdeki durumu hakkında genel olarak bilinen konulardan bahsedilen kitapta, Ahi Evran ve Ahilik Teşkilatına dair çok dile getirilmeyen farklı düşünceler ve tezleri okuyup üzerinde düşünüp araştırma yapılabilecek bir roman olmuş.

"Çok gün görmüş, çok diyar gezmiş ve çok gönüle girip çok sır örtmüşlerdi." (s.16)

"Dünyada bilinmeyen bir şey yoktur, bilmeyenler vardır." (s.88)
Bir kaç hafta önce annesi ölen ve Londra'da bir teknede yaşayan Daniel isimli bir adam teknesinde vahşice öldürülmüş olarak bulunur ve ortada şüphe uyandıran 3 zanlı kadın vardır.

Hepsi kendince haklı nedenlerden ötürü psikolojik olarak sorunlu olan bu kadınlardan hangisinin katil olabileceği konusunu psikolojik-polisiye karışımı bir tarzda işlemeye çalışıyor yazar.

Kadınlardan Laura küçük yaşta arkadaşının ölümüne şahit olmuş, ayrıca o yaşlarda bir kaza geçirip fiziksel ve psikolojik sorunlar yaşamış; Carla'nın oğlu kadının kız kardeşinin ihmali sonucu küçük yaşta ölmüş; Miriam'ın yazdığı roman taslakları biri tarafından çalınarak kitap yapılmış. Yazar, bu üç kadını da bir şekilde olayların içinde gösteriyor ve hem geçmişte hem de cinayetin yaşandığı yakın zamanda bu kadınların birbirleriyle ve ölen adamla olan ilişkilerini olayların gizemini koruyarak bölüm bölüm ortaya çıkarıyor.

Romanda ön planda olan üç ve bir kaç tane de arka planda katil zanlısı olunca bazı bölümler dikkat dağıtıcı olmuş. Yazar kadınların geçmişte yaşadıkları olaylar sonucu geçirdikleri travmaları anlatmak adına araya bölümler ekleyince roman genelinde hikayenin akışını takip etmek biraz zorlaşıyor.

"İnsanın kendini seksen yaşında hissetmesi imkansızdı. Kimse kendini seksenlik gibi hissetmezdi." (s.132)

03.12.2022

kısa hikaye olabilecek bir konuyu 5 tekrarla roman haline getirmiş yazar. çok daha iyisini yazabildiğini önceki kitaplarından bildiğim için hayal kırıklığına uğradım.