3 kaşifin Güney Amerika'ya yapılan bir gezi sırasında yerli halktan duydukları "sadece kadınların yaşadığı gizli bir ülke" efsanelerinden etkilenerek bu ülkeye gitmeye karar vermesiyle başlıyor roman. Kaşifler, bir şekilde dünyanın geri kalanıyla yüzlerce yıldır hiç bir iletişimi olmayan bu ülkeye ulaştıktan sonra yazar, kaşiflerden birinin ağzından kadınlar ülkesini anlatıyor.
Erkek kaşiflerin, burada yaşayan kadınlarla ilgili tahminleri ve bu tahminlerinin ne kadarının doğru ne kadarının yanlış olduğu roman ilerledikçe ortaya çıkıyor.
Yazar, kadınlar ülkesi özelinde aslında kendi aklında kurduğu ideal devlet veya ideal toplum düzenini anlatıyor okuyucuya. Kendisi de kadın olan yazar, romanı yazdığı dönem itibariyle dünyadaki erkek egemen toplumun yetersiz kurallarını eleştirerek, erkeksiz bir toplumun (ya da anaerkil bir toplumun) daha iyi olabileceğini savunuyor.
Erkek egemen toplumdaki alışkanlıkların, yaşam şekillerinin, kuralların, kadınlara bakış açısının dünyayı ne kadar kötü bir yer haline getirdiğini ima edip, kadınların yöneteceği bir dünyanın yetişkinler için olduğu kadar çocuklar için de çok daha iyi bir yer olacağını anlatıyor.
Dünyadaki dinleri ceza, yasak ve öbür dünyada iyi yaşama amacı gibi konular üzerinden eleştiriyor.
200 sayfanın altında kısa bir roman olsa da, kadınlar ülkesinde, ne kadar kusursuz ve güzel bir hayat olduğunun aşırı derecede vurgulandığı bazı bölümler biraz ilgiyi dağıtıyor.
Kitabın sonu, sanki yazar ileride kitabın devamı niteliğinde başka bir roman yazmayı düşünüyormuş hissi vererek bitiyor.
Her ne kadar kadınların, yüzlerce yıl boyunca erkekler olmadan çocuk doğurmasını biraz basit ve kaçamak bir şekilde anlatıyor olsa da (belki Hz. Meryem'in Hz. İsa'yı doğurma olayına bir gönderme de olabilir, çok emin değilim) üzerinde düşünmeye değer bölümlerin olduğu bir roman.
"Aramızdaki büyük fark, bizim çocuklarımız kendi evlerinde, aileleriyle, dış dünyanın tehlikelerinden korunmaları için gerekli tüm çaba sarf edilerek büyürken buradakiler geniş, dostane bir dünyada büyüyor ve en başından itibaren burasının kendilerine ait olduğunu biliyorlar." (s.135)