Dava Kafka’nın en önemli eserlerinden biri. Gerçeküstü metinleri, “acaba yazar burada ne demek istemiş” diye kafa patlatmayı sevenler için biçilmiş kaftan. Kitabın bitirilmemiş olması, kurgudaki atlamalar, boşluklar, kitabın zaten soyut ve kapalı bir anlatımı olması nedeniyle çok göze batmıyor bence. Sanki boşluklar okuyucu tarafından doldurulmak üzere kasıtlı olarak bırakılmış gibi... Bununla beraber dil oldukça sade. Yani kitabın soyutluğu dilinde değil, içeriğinde. Bu da her seviyeden okuyucunun kitabı okuyup yorumlamasını mümkün kılıyor.
Kitabın içeriğinde somut olarak en çok göze çarpan, ağır, hantallaşmış bürokrasi ve hukuk sisteminin eleştirisi. Ancak metnin gerçeküstü olduğu düşünülürse simgesel bir anlatım içerdiği ve başka şeyler anlattığını düşünmek de mümkün. Örneğin sanığa tutuklandığını bildirdikleri halde suçunu belirtmemeleri ve sanığın savunmasını suçunu bilmeksizin hazırlamak zorunda kalması, neden suçlu olabileceği üzerine kafa yorması, insanı bir iç bakışa, vicdanıyla hesaplaşmaya yönlendiren bir durum.
Rahibin anlattığı öykü kitabı önemli bölümlerinden biri ve o da bir o kadar yoruma açık. Yasaya girmeye çalışan, yani adalet arayan birini bekçinin ilk anda içeri sokmaması, ama daha sonra girebileceğini ima etmesi; bir yandan onun gözünü korkutup içeri girmesine izin vermezken öykünün sonunda bu kapının o geçsin diye yapıldığını söylemesi, bana insanın asıl adaleti kendi vicdanında bulacağını, ama önce vicdanıyla yüzleşecek cesarete ve güce sahip olması gerektiğini anlatıyormuş gibi geldi. Rahibin öyküyü yorumlarken adamın yasanın kapısında beklemek zorunda olmadığı halde beklemesini, yani kendi kendini mahkum edişini anlatışını da, suçluluk hissine yordum.
Başka bir okuyucu kitaptan çok farklı anlamlar çıkarabilir. İyi yazılmış bütün soyut eserler gibi, kitap okucuyu, okuyucunun fikirleri ve hayallerine bağlı olarak değişen bir anlama götürecektir. Nereden bakarsanız bakın farklı ve okunmaya değer bir roman.