Toplam yorum: 3.072.268
Bu ayki yorum: 8.167

E-Dergi

Uğur DUZLA Tarafından Yapılan Yorumlar

23.06.2010

Glenn Meade'in yeni kitabı çıkacak konulu bilgilendirme maili mail hesabıma düştüğünde adeta sevinçten havalara uçacaktım ve ilk fırsatta da kitabı temin etme şerefinde bulunup sevinçli bir şekilde romanı kütüphane eklemiştim ama oda nesi piyasaya çıkmasının 6. gününde romanı 5. baskı olarak temin ettim hem sevindim romanın çok satmasına hemde üzüldüm benim gibi bir koleksiyoncunun kütüphanesinde 1. baskı olarak değilde 5. baskı olarak yerini almasına.Elimdeki Palmer romanı biter bitmez İkinci Mesih'i okumaya başlayıp Meade'in Şeytanın Müridi adlı romanında da yaptığı gibi tamamen farklı bir tarzda roman yazdığını farkettim.Hemde kötü bir Dan Brown taklidi ile.Tamam roman Brown romanlarına göre iyidir ama bir Kar Kurdu bir Brandenburg bir Sakkara Kumları'nın yazarına göre çok çok kötü bir romandı.En azından Şeytanın Müridi'nde kaliteli kovalamaca sahneleri vardı da okuyucu o bakımdan mennun ediyordu diye düşünüyorum ama maalesef İkinci Mesih sıkıcı bir gidişata sahipti.Mesela Meade romanlarının en çok hoşuma giden tarafı romanın konusunun geçtiği zamanlarından yaklaşık 20-30 yıl önce beraber olan kişiler esas konunun geçtiği zamanlarda farklı taraflarda olarak karşılaşmalarıdır Meade bu romanında bunları yapmak istemiş ama acemi bir yazar havasında yada ben bu kitapta çok görmek isterdim Meade'in meşhur
50 metre
40 metre
30 metre
20 metre
tarzındaki kaçış sahneleri.Sonuçta bir Meade kitabı okuyordum ve bu cümleleri de ister istemez aradım.Roman her ne kadar güzel başladasada son 100-150 sayfası sıkıcıydı biran önce bitsin geçsin hızlı hızlı okudum dahada çok sıkıldım.Sonuç olarak kötü bir Meade kitabı ama iyi bir Dan Brown taklidi
18.05.2010

Herşeyden önce romanın kaliteli kapak tasarımı okurun ilgisini yeterli seviyede çekip kitabı
okumak için insanı meraklandırıyor ve okuru almaya teşvik ediyor.Romanı uzun zamandır merak etmekteydim bu zamana kadar da okumamamın nedeni çünkü her nedense roman bana basit kovalamaca romanı gibi geliyordu ama okumaya başladığımda hiçte öyle olmadığını roman gibi roman olduğunu kişilik analizlerinin sağlam olduğunu anlık kovalamaca ile değilde kurgunun kendisi ile okurunu geren harika bir roman olduğunu 50'lili sayfalarda anlatıyor kitap.Ee bu kadar sağlam yorumlar yaptığım romanda hiç hata yokmu diye soracak olursanız var tabi olmaz mı hatta okuduğum diğer romanlardan maalesef daha da fazla.Roman genel olarak okunurken çok olgun bir yazar tarafından yazılmış gibi okunurken (zaten öyle) bazı yerlerde sanki masal tadında gibi geldi bana.Ne kadarda çabuk karşılasan kişilerin kendi aralarında bağlar oluyor da birbirine sarılıp dostane şekilde dudaktan öpmeler filan oluyor anlayamadım gerçekten.Bu şekildeki basit hataları görmezsek roman olarak güzel bir roman ama daha hatalar bitmedi ne yazıkki,sevgili çevirmene buradan sormak isterim Türkçemiz'de finiş diye bir kelimemi var,ne kadar inginç değilmi arkadaşlar roman dilimize çevriliyor ama kelimeler sadece okunduğu gibi yazılıyor,ilkokul 4. sınıfta İngilizce dersini ilk kez gören bir öğrenciye sorsanız "finish" kelimesini en azından finiş diye değilde bitiş noktası tarzında çevirir.Bir başka sözümde yayınevine,Sevgili Martı Kitabevi romana o kadar ilginç bir arka kapak tanıtım yazısı yazmıssınız ki hem yanlış hem de romanın içeriğinden bilgiler veriyor yani kitapta hem Moldova ve Türkiye'ye süren bir macera göremedim hem de maalesef romanı daha okumadan 300. sayfada filan neler olacağını öğrendim.Sonuç olarak yazar iyi bir yazar yayınevide iyi bir yayınevi ama bu romanı hatalı basmıslar biraz.Bide Palmer'ın Bilge Kültür Sanat'tan çıkan Kumpas isimli romanını okuyalım sonra Ölümcül'ü okuyayım diye düşünüyorum
25.04.2010

Bu romanı kendi kategorisindeki diğer romanlarla kıyaslayacak olursam diğer tüm romanlara göre birkaç kat daha üstün roman diyebileceğim kalitedeyken ama Koontz'un kendi romanlarına göre kıyaslayacak olursam diğer Koontz romanlarına göre biraz daha sönük kalmış diyebilirim nedeni ise diğer Koontz romanlarındaki o harika derinliğin olmaması ama sürükleyeicilik yada kişilik tanımlamaları tüm Koontz romanlarında ki gibi yeterli seviyeninde üstünde her Koont romanı gibi ama her ne kadar romanda o bildiğimiz Koontz derinliği yok desemde aslında ağır bir derinlik var diyebilirim.Mesela Ferdi Boncuk isimli arkadaşında dediği gibi aynaya bakma sahnesi gerçektende harikaydı diyebilirim.Kitaptaki yazım ve baskı hataları ise sanki Koontz'a saygısızlık olmuş gibi geldi bana çünkü ne bir İnkılap basımına yakışmış nede bir Koontz çevirisine yakışmış basımdaki hatalar hele kitabın başlarında Billy Henry ile konuşurken Billy'e Henry değilde yine Billy cevap veriyordu,bu şekilde hatalar vardı yani ama yinede bu hatalar Hız'dan aldığım zevki bozamadı.Harika bir 6 gün geçirdim romanı okurken.
08.04.2010

Şeytan Yemini'ni 2007 yılının yazında çıktığı ilk gün satın alıp ne hikmetse daha yeni okuyabilme fırsatına eriştim ama şunu farkettim ki Grange okumayı gerçekten de çok özlemişim hele birde Kayıp Sembol gibi tarzını anlayamadığım romandan sonra okumam o kadar iyi olduki anlatamam adeta açlığım giderildi.Grange bu romanında adeta döktürmüş diyebilirim zaten kitabın kapağı bile içinde var olan dehşet kurguyu bize yaşatacağı gerilimi daha kitabı okumaya başlamadan yaşatıyor.Grange resmen roman içinde psikolojimi bozdu diyebilirim zaten her Grange romanından sonra düşünürüm yazarda ne tür bir psikoloji vardır diye ama Şeytan Yemini farklıydı diye.Romanda rahatsız olduğum tek durum ise romanın başlarındaki koprofili ile geçen cümlelerdi tiksinçti gerçekten.Romanda ilerdikçe ciddi manada ürperip ciddi manada kasılmalar yaşadım çünkü öyle bir Şeytan tanımları kullanmış ki okurken yer yer tövbe çekerken yer yer besmele çekerek okudum romanı.Şeytan Yemini tedirgin edici,insanı düşündüren,düşündürürken de geren bir roman ve okura bu hisleri hissettirirken de okura gerçek roman okuma hissini veren harika bir roman.
04.04.2010

Lütfen yorumumu sadece kitabı okuyanlar okusun çünkü kitap içeriği ile ilgili bilgiler vermek istiyorum.Dan Brown’u Dijital Kale’de beğenmesem de Da Vinci Şifresi oluşan sevgin İhanet Noktası ve Melekler ve Şeytanlar’da iyice hayranlığım artmıştı ama sadece roman içinde okurunu koşturmasına nefessiz bırakmasına.Romanları okuyup etkisi altında kalmaya başlamamdan sonra işin içine Tom Hanks faktörü girdikten sonra ben dahil birçok kişi(gencinden yaşlısına) hayranlık seviyeleri en az 2 kat artmıştır da ama Brown yinede tam manasında yeterli bir yazar olamamıştı veya en azından ülkemizdeki popüler roman aşığı okurlarımızın tarif ettiği gibi 1 numaralı yazar değildi dünta sadece ondan ibaret değildi.Çoğu gerçek yazar gibi yazarların kitapları Dan Brown yorumları ve tavsiyeleri satılmakta ve kıyaslanmaktadır.Grisham,DeMille,Connelly gibi yazarlar ülkemizde Dan Brown ile kıyaslanıyor ama ben kaliteyi kıyaslamayayım desem tarzları bile farklı.Halbuki Dan Brown’ın tek benzerliği sadece yazar olmalarıdır ama yazar sadece.Halbuki bu yazarlar yıllar öncesinde Best-sellere girerken Brown şarkıcılık yapıyordu.Kayıp Sembol’e gelince 6-7 yıldır beklide daha fazla yıldır kendini bekleten hatta konusu üzerine başka yazarlar tarafından kitaplar yazılan TV programları hazırlanıp yayımlanan adeta Tolkien’den yeni bir Yüzük Kardeşliği romanı çıkacakmış gibi ilgi duyulmuştu biliyorsunuz ama baktım ki bu sefer yazarın gerçekten ayağı bir yerlere takılmış veya doğru düzgün adım bile atamamış.Tamamen okuyucusunu kandırarak aklı sıra yanıltmaya çalışarak gerilim yaratmaya çalışmış.Mesela romanın başındaki Malakh’ın gizli bir kimlik ile Langdon’la olan konuşma sırasındaki en önemli cümleyi bize 20 sayfa sonra okutması Sato’nun çantanın içindekini Bellamy’e gösterip bize de 100 sayfa sonra okutması ve aklı sıra okuyucu heyecanlandırdığını sanması yada ben okuyucu böyle kandırırım demesi.Hatta Brown romanlarında en alışık olduğumuz bir diğer husus biliyorsunuz ki romanlarının sonlarına kadar iyi huylu gözüken veya kötü huylu gözüken kişilerin okudukça halbuki t tersi olduğunu anlayıp yerli yersiz çok fazla heyecanlanırdık ama Brown bizi bu romanında da kandıracak ya aklı sıra romanın başından beri CIA Bölge Başkanı Sato için bize yemler atıp durmasına okurken gülsem mi kızsam mı bir türlü karar verememişimdir.Yaklaşık 12 saattir süren bu olaylar zincirinde her ne kadar zincir denirse tabi sırf sayfa sayısı artsın diye gereksiz diyaloglar had safhada.Yaklaşık 1-2 dakikalık bölümleri 1-2 sayfada okutuyor bize ama kişinin o anki duygularnı anlatmakla değil analiz yapmakla değil etraftaki binaların duvarlarını inşaatlarını anlatmakla.Bu romanın ülkemiz için en kötü tarafı ise kapak tasarımındaki kalitesi düşüklüğü ve çevirisidir.Kitabın kapağı iç sayfalardan daha inceydi nerdeyse.Çeviri ise içler acısıydı.Çevirmen hanımefendi galiba bu çeviridende kendisine yat almış tebrik ederim en içten dileklerimle.Çünkü beğenmediğim çeviri yüzünden kendisine bir şey diyemeyeceğim resmen zaman kısıtlaması içinde sanki romanı Altın Kitaplar hemen yayımlamazsa başka yayınevi kaoacakmış gib aceleye getirip çeviri yaptırmalarıdır.Romanın içinde ‘’ectasy’’ hap Türkçe okunduğu gibi yazılırken kuzu şiş ise Yunanca yazılıp yazar dip notu olarak okutuluyor bize veya bazı sayfalarda bina ve yer isimleri sayfa içeriğinde Türkçe ilen dip notta orijinal adı yazarken sayfayı çevirdiğimizde başa bina veya yer adında tam tersi oluyor.Romanda birde Soğanlık Cezaevi bölümü varki çok kötü gerçekten Google’a Soğanlık Cezaevi yazın sözlük sitelerinde filan Dan Brown’ın son romanındaki hapishane diye geçer Türkiye’deki yılların hapishanesi diye geçmez yani.Rüşvet ile mahkum çıkarma havalandırmadan konuşma duymalar ondan sonra duyulan o konuşma ile Malakh’ın olayın içine girmesi vücut geliştirme sporuna yönelmesi ilginçti gerçekten.Brown’ın romanlarında ki katillerde Terminator gibi zaten tek bir kişi kendince ayinler yapıp tüm kötülüğün nedeni oluyor harika vallahi.