Toplam yorum: 3.072.201
Bu ayki yorum: 8.100

E-Dergi

Uğur DUZLA Tarafından Yapılan Yorumlar

23.02.2010

Bana göre gizemin 1 numarası olan Harlan Coben'den çok kaliteli bir roman daha.Sürükleyecilik arayan okurlarımız içinde en üst seviyede sürükleyecilikte mevcut olup ama "mühendishanım" gibi tarzını anlayamadığım okurlarında duygusallığı biraz daha az olsa daha sürükleyiciliği daha fazla olabilirmiş gibi çok komik bir yorumları okuyabiliyorum.Ee peki o zaman romanda duygusallık olmasa neden bu romanda Marc'ın karısı öldürülüp kızı kaçırılıyor.O zaman romanın ana konusu niye böyle yazılmış diye kendi kendime cevap veremeden alamıyorum kendimi,ilginç gerçekten.Babıali Kültür Yayıncılığı sayesinde Türk okuru Harlan Coben'le tanışıp okumaya devam ederken Coben'in yayın haklarının Martı Yayınlarına geçmesiyle artık tam gaz Coben okumaya devam edip hatta Myron serisine bile devam edebileceğiz.İki yayınevide şu ana kadar yayımladıkları tüm Coben romanlarında bence gayet başarılı şekilde devam edip en başta çok da kaliteli bir şekilde dilimize çevirisini yapmışlardır.Yalnız Başka Şansın Yok'ta gerçekten de çok komik bir çeviri hatası var.Bir çocuğun annesinin erkek kardeşinede amca diye bahsedilmesi bayağı büyük bir dikkatsizliktir herhalde, İngilizce'de amca ve dayıya da Uncle diye olmsından olacak ki roman içinde amca diye çevrilmiş.Bunun haricin de gözüme başka bir hata çarpmadı ki bu durumda çeviri hatası diye düşünüyorum hem her ne kadar devrik cümleler olmasa da romanda çeviri de çok basit bir hata sonuçta.Romanı okurken gerçerten de çok zevk aldım birkaç Coben romanına göre romanda espri dolu bölümlerde vardı ama benim en çok hoşuma giden yazarın kitabın sonundaki teşekkür bölümündeki esprisi gerçekten de çok hoştu.Okumanızı şiddetle tavsiye ederim
14.02.2010

Tüm ilkokul öğrencileri gibi benimde küçüklüğüm de dinozorlara hayranlık derecem üst seviyelerdeydi ve hatta odamın duvarları dinozor posterleri ile dolu iken evin her yeri de Çiçek Dilligil'in çocuklar için sunduğu Dinosaurs programının dergileri ve birçok adını hatırlayamadığım başka dergi ve gazete resimleri ile adeta Alan Grant'ın çalışma masası gibiydi.Benim bu ilgim ilkokul 2'ye giderken yani 1993 yılındayken ateşlenip devam ederken birden her yerde Jurassic Park diye film konuşulmaya başlanmıştı,film ne kadar ülkede konuşuldukça bende babama en az filmin konuşulduğu kadar beni sinemaya götürnesi için baskı yapardım ve en sonunda tabiki kabul edilmişti.Her ne kadar ilkokul 2'ye giderken daha 1 senelik okumayı öğrenmiş olmama rağmen filmi bir cümle bile altyazı okumadan sadece seyrederek çok büyük zevkler almıştım ve o yaştaki duygularım aklıma geldikçe hala adını bilmediğim duygular hissetmeme neden olur.Jurassic Park yaklaşık 6 yıldır kitaplığımda okunmayı bekleyen ve bence sırf filmini 4 veya 5 kere izlememden ötürü bir türlü okumaya başlayamadığım romanı daha yeni okuyabildim ve okuduktan sonra anladım ki Steven Spielberg'in başyapıt olarak görülen filmi roman için hiçbişeymiş diyebileceğim bir filmmiş.Çünkü romanda olan en az 7-8 önemli sahneden filmde bahsedilmemiş bile,romanda Tim akıllı Lex huysuz iken filmde tam tersi ve tabiki de sistemi Tim açarken filmde Lex'in açması hatta romanın sonu ile filmin sonunun da tamamen çok farklı olması.Crichton bu romanında da yine akılları zorlayan insanın beynini kaşındıran harika bir roman çıkarmış hiçbiryerinin gereksiz ayrıntılarla dolu olmadığı harika bir tekno-gerilim romanı hatta o kadar usta işi ki roman,ben şahsen romanın sonunda dinozorlara gerçekten de çok ama çok üzüldüm Crichton okurlarına bu duyguyu yaşattırabilmiş.Jurassic Park daha doğrusu bir Crichton okuru olduğum için kendimi çok sanşlı hissediyorum.
10.01.2010

Connelly bana göre bu romanını sadece kendi hayranları için Bosch'u takip edenler için yazdığı ve sadece Connelly hayranlarının beğenerek okuyabileceği aradaki bağlantıyı kurabileceği bir roman diye düşünüyorum.Nedenmi diye soracak olursanız en basit örneği "mühendishanım" isimli arkadışında dediği gibi sürükleyici olmaktan uzak gibi yorumlar burda yada başka yerlerde duyabiliyor olmamız çok rahat bir şekilde,çünkü bu roman bir seri karekterin hayranları için yazılmış şekilde cinayet romanıdır.Umarım ne demek istediğimi anlatabilmisimdir veya beni anlayabilmisinizdir.Hile ilk sayfasından son sayfasına kadar Connelly kalitesiyle giden Bosch'un daha az bulunduğu ana karakteri Terry olması sebebiyle Terry'nin bölümlerde daha çok bulunması ve ara ara yerlerde de Şair romanında ki gazetecimiz Jack McEvoy'unda bulunduğu bana göre en bassit olarak bu üçleme sayesinde harika bir romandır.Bazı böliümlerde Harry'e yardım etme gereği bile duyuyordum.Özellikle romanın son bölümlerindeki Terry ile Harry'nin balkondaki konuşma sahneleri gerçekten çok iyidi veya mahkeme salonlarında ki avukatların ve savcıların birbirine şovları da gerçekten çok kaliteli bir hukuk romanının sahneleri gibi idi.Eğer ki Connelly romanlarını kronolojik sıraya göre okuyamıyorsanız en azında hiç değilse bu romanı Son Çakal'dan sonra okumanızı tavsiye ederim.
24.12.2009

Stephen King'in doğru sözünden sonra Greg Iles hakında ne denebilirki "Greg Iles dendi mi orada şöyle bir durur,dikkat kesilirim".Iles gerçektende kendine has tarzı ile çok iyi çok farklı bir yazardır.Iles romanlarında genelde ırkçılık,olmaması gereken cinsellik ve ensest ilişki(çocuk tacizi ağırlığı ile) gibi konulara fazlasıyla yer verir.Bu üç iğrenç konuda genelde romanlarının ana konusu olur ve Iles'de bu konuları okuruna mesaj niteliğinde sunar.İntikam Fırtınası Iles'ın kendi romanları arasında Penn Cage serisi kadar iyi olmasada diğer birçok yazarın romanlarına göre çok iyi bir romandır.Romanın bazı sayfalarını tiksinerek,iğrenerek ve tedirgin olarak okudum gerçekten ama bu durum aslında romanın güzelliğini ve kalitesini veren durumdu çünkü çocuk tacizini ve ensest ilişkiyi bir seri katil ile birleştirerek okuruna en gerçekçi şekliyle sunulması ile bambaşka hazlar ile biterebildim.Iles romanlarını okurken bazen kendimi Manara çizgi roman serisini okuyor gibi hissediyorum gerçektende yazarın çok açık ve keskin bir kalemi var.En yakın zamanda başta Penn Cage'in 3. romanı olmak üzere diğer tüm Iles romanlarının dilimize çevrilmesi dileği ile.Mükemmel bir romandı.
16.09.2009

Connelly'den her zamanki gibi dev bir cinayet romanı daha.Üstelik bu sefer cinayet davası fazlası ilede karışık hatta o kadar karışık ki Melekler Şehri bile karışıyor.Romanın başlarında Harry ve Kizmin Rider istasyonda gördükleri Kan Bağı Terry McCalebb filminin afisi üzerine konuşmaları gerçektende çok hoş olmuş olsa olsa da bunu ancak Connelly yapar gibime geliyor ve tüm Conelly romanlarına yaptığım yorumlar gibi bu durum çok hoşuma gidiyor.Bu romanda Harry önceki romanlarına göre biraz daha pasif geldi bana mesela romanın sonunda birazcık daha baskın gelsede bu baskınlık bile Harry'e göre oldukça azdı gerçektren ama romandaki cinayet davasının karışıklığından olabilir diyede düşnüyorum ama şöyle bir durum varki bizim Harry'i böylesine çok sevmemizin en büyük nedenide Bosch'un yaptığı çılgınlıklar ve baskınlıklarıdır.Romanın finali gerçektende çok etkileyici olmuş ama şunuda demek istiyorum belki biraz spoiler olabilir ama söylemem lazım katil yine tüm Connelly romanlarında olduğu gibi teşkilat içinden sizcede çok fazla benzerlik taşımıyormu bu durum yoksa bizim Bosch niçin bu kadar sanşsız diyemi sormam lazım.