Toplam yorum: 3.075.691
Bu ayki yorum: 2.567

E-Dergi

Uğur DUZLA Tarafından Yapılan Yorumlar

26.05.2009

Harry Bosch bu sefer zorunlu izinde ve Tünel Fareleri ve özelliklede Betondaki Sarışın ile iyice detay aldığımız Bosch'un annesinin ölüm sebebini Connelly'i bize Bosch ile beraber araştırma yaptırma şansı tanıyor diğer tüm romanlarında olduğu gibi.Bu romanda Tünel Fareleri'nde nasıl Bosch'un gençliğine Vietnam yıllarına gidiyorsak Son Çakal'da ise yer yer bu sefer anı şeklinde Bosch'un çocukluğuna yetimhane yıllarına gidiyoruz.Ayrıyettende Bosch'un annesinin ölüm sebebi cinayettir "noz" isimli arkadaşımızın dediği gibi intihar değildir veya yine "noz" isimli arkadaşımızın dediği gibide Son Çakal çok şeyler (acaba o şeyler derken neleri kastettiğini anlasaydıkta) vaad etmeyen romanda değildir.Eğer şimdi bir çağdaş edebiyat vaad etmesini bekleyerek okursak romanı tabiki etmez çünkü bu kitap polisiye romandır daha doğrusu polisiye edebiyatıdır yani polisiye edebiyatı adına aklınıza ne gelirse tüm Connelly romanlarında olduğu gibi Son Çakal'da bize gerekli şeyleri(yani beklentileri)bizlere vaad ediyor.Çevirmen bazı yerlerde Pounds'tan komiser bazı yerlerde de teğmen Irving'tende bazı yerlerde başkomiser sonrada yüzbaşı diye çevirmiş ve değil Connelly'nin diğer kitaplarında kendi çevirdiği romanında tutarsızlıklar var keşke Pounds teğmen Irvingde yüzbaşı olarak kalsaydı romanda.Son Çakal'a tekrardan gelince roman polisiye adına okura tüm istenileni veren harika bir cinayet romanıdır son olarakta İnkılap Kitabevi'nin mükemmel kapak tasarımı ile KİTAPYURDU'nun hem stok zengiliği ile hemde her zaman dediğim gibi hesaplı fiyatı ile kitabı burdan almanızı tavsiye ederim,iyi okumalar
20.05.2009

3 yıldır Connelly'nin tüm kitapları bende mevcut olup sadece Betondaki Sarışın olmadığından seriye ilk iki kitap hariç(Tünel Fareleri ve Kara Buz)başlamamıştım çünkü kurgular ne kadar birbirinden bağımsız olsada Bosch'un hayatındaki gelişmeleri sırası ile okumak için beklemiştim.Roman klasik Connelly tadında ilerleyen Bosch karekteri ile okuyucusunu iyice bağdaştıran harika bir romandır hatta heyecan biraz daha üst seviyelerdedir çünkü hem cinayet soruşturması devam ederken diğer taraftanda farklı bir daldan Bosch'un mahkemesi devam etmektedir tabikide Connelly ustalığını yine konuşturmuştur.Connelly bu romanında kelimeler ile oyunlarına epey fazla bir şekilde yer vermiştir hatta özellikle Victoria Secret ile ilgili Bosch'un yaptığı espriye bayağı bir güldüm bir başka konusu ise doktorumuz John LOCKE tabiki Lost dizisinde karşımıza çıkan bu isim çoğumuzunda bildiği gibi 1632 – 1704 tarihleri arasında yaşayan ünlü bir İngiliz filozofudur.Romanı okurken katili buldum ama bu sefer katili bulabilelim diye Bosch bizlere çok yardım ediyor diye düşündüm ,roman tüm Connelly romanları gibi mükemmeldir şiddetle tavsiye ederim.Son diyeceklerim ise şimdi ben özellikle Connelly'i Amerika'da okusaydım 10 üzerinden 10 verirdim ama romanlarını Türkçe okuduğum için 10 üzerinden Connelly'e 5 verirken(dolu dolu) geriye kalan 5 puanıda dolu doluda çevirmenlere veriyorum çünkü çeviri yapıpta en az yazarın kendi dili gibi biz Türk okurlarına aktarmak gerçekten kolay olmasa gerek özellikle başta Belkış Çorakçı,Enver Günsel,Gönül Suveren,büyük usta Mehmet Harmancı,Suzan Mıhladız,Ali Cevat Akkoyunlu ve Füsun Doruker gibi ve yeni çağımızdan Elif Sezginci ve Demet Altınyelekoğlu gibi çevirmenlerimiz olduğu sürece çok kaliteli romanları sanki orjinali Türkçe gibi okumaya devam edebiliriz ama ne yazık ki Meral Gaspıralı ve Murat Namlı gibi beğenemediğim çevirmenlerimizde mevcut tabiki onlarada saygı duyuyorum son sözüm tekrardan mükemmel bir roman okurken çok zevk alacaksınız demek oluyor iyi okumalar.
15.05.2009

Nasıl oluyorda ülkemizde Altın Kitaplar,İnkılap Kitapevi ve Remzi Kitapevi gibi büyük yayınevlerininMichael Crichton,Michael Connelly,Roberty Ludlum,Robin Cook,Ken Follett,Frederick Forsyth,John Grisham ve Nelson Demille gibibüyük yazarların ülkemizde kitaplarını basıp reklamlarını yapıp 1000 tane satsa iyi sattı denilecek şekilde olurken nasıl oluyorda APRIL Yayıncılık Adam Fawer gibi yukarda ismini verdiğim yazarların yanında adı bile geçemeyecek ve Pegasus Sırrı'nın yazarı Greg Loomis'in ne tarzda reklmaı yapılıpta ülkemizde bu kadar çok satılıyor hatta o kadar çok satılıyorki listelerde baş sıralara gidiyor.Gerçi ülkemizde de popüler yazarı okuma hatta daha çok popüler kitabı okuma alışkanlığı vardır ama.Bazen ben kendimde sorun varmı diye düşünmeye başlıyorum yoksa ben 20-30 yıllık yazarları okuyarak hatamı yapıyorum geridemi kalıyorum diye düşünmedende edemiyorum.Olasılıksız'ın arka kapağındaki bizzat Robert Ludlum veya Michael Crichton sevenlere hitap edilecek şekilde yazmasına rağmen ve bu kitap ülkemizde çok satmasına rağmen ülkemizde yinede bu yazarlar merak edinip veya araştırlıp(gerçi ülkemizde kitap okumak için yazar araştırmanın çok az olduğunu düşünüyorum ama)okunmuyor.APRIL Yayıncılığı tebri etmek istiyorum nedeni ise kitaplarının değil ön kapağına arka kapağına Dan Brown adını koymayıp ülkemizde fazla tanınmayan Ludlum ve Crichton gibi yazarları koydukları için hatta bununlada üstüne üstlük çok sattıkları için.Ben bu tanıtımdan ve kitabın bu kadar çok satmasıdan sonra belki bu yazarlara ilgi artar diye ama artmadı ne yazıkki yine belli sayıda gerçek okur düzeyinde.Mesela arkadaşlarımla kitap konusu ile ilgili sohbet etmeye başladığım zaman Ken Follet veya Nelson Demille ile konuştuğumda ya duymadığını yada Metal Fırtına veya Dan Brown kadar güzel olmadığını yada ülkemizde ki diğer basit savaş romanları tarzında olamayacağı cevaplarını alıyorum bende ya gülüyorum bu cevaplara yada içten içe ağlıyorum.Olasılıksız'a gelince romanı askerlik görevimi yaparken alay komutanımız okuyordu bende şoforü olduğum komutanım kitabı okuduktan sonra haberci odasında alıp kitabı okumuştum sonuç olarak çokta kötü olmasda kitap birde ilk roman olması itibari ile yazar için aklımda belki ilerde başka kitaplarına daha iyi olur diye düşündüm çünkü birazcık kitap bana yavan gelmişti ve bu kitaba olan ilginin hatta Empati'yede olan ilginin ülkemizde daha çok artacağına eminim..
15.05.2009

Sessiz Oyun Greg Iles'ın Penn Cage serisinin ilk kitabı olmakla birlikte ülkemizde de basılan Greg Iles'ın ilk romanıdır fazla sayfa sayısı ile ve alışılmısından bayağı bir küçük yazı fontları ile sanki bir kitap değil kalınından 2 cilt incesinden de 3 cilt kitap okuyormuş gibi oldum,Sessiz Oyunu okurken konusu ile yine klasik Iles tadında ilerleyen Mississipi'nin küçük bir kasabasında yaşanan ırkçı olayları genç kızların yaptığı hataları okura yine mesaj şeklinde roman olarak sunup mahkeme salonlarında da sonlandırıp heyecan ile sayfaları yutturuyor bize.Özellikle de kitabın final sahnesinde bir mahkeme sahnesi varki ben o kadar kitap okudum çoğunda da mahkeme sahneleri olmasına rağmen hiçbirinden Greg Iles'tan aldığım zevki almadım.Gündelik olaylarla,kahramanın diğer roman kahramanlarının tersine korkusu olan düzgün aile yaşantısı olan normal hayattan biriymiş gibi hava veren Penn Cage'in çok güzel macerasıdır okurken de çok zevkler alacağınızı düşünüyorum tavsiye ederim hemde şiddetle
14.05.2009

Bu kitap ne umut seyhan75'in dediği gibi kendine has bir romandır nede AhmetEren'nin dediği gibi GeriSayımın devamıdır.bence Ahmet Eren isimli arkadaşım kelime hatası yapıp yanlış yazmış.Geri Sayım devam niteliğinde kitaptır doğru.ama Son Çember'in devamındadır devamı değilde seridir aslında Geri Sayım enaz diğer tüm Ludlum kitapları gibi biz okuru kendine bağlayan mükemmel bir kitaptır sayfa sayısıda insanı doyuracak tatdadır. zaten Ludlum'un tek Bourne serisinin sayfa sayısı doyurmaz insanı oda çok üzer beni çünkü en büyük romanlarıdır ama üç kitap olarak düşününcede oda çok iyi geliyor aslında.Geri Sayım'ı okumanızı tavsiye ederim.