E-Dergi

Yakin tarihimizde meydana gelen karanlik dönemi ve olaylari iceren bir kitap. Öteden beri varolan sorunlarin neden bitmeyip bugun halen etkisini gösterdigini daha iyi anlasiliyor.

Genel anlamda iyi bir kitap olmasina ragmen olumsuz taraflari da var.

Soner Yalcin ne yazik ki tarafli ve yanli yaziyor. Ersever Aydinlik'a bir cok mansetlik haber versede, kaynaklarini pek iyi koruduklarini söylemek mümkün degil ve Ersever'in öldürülmesinde sorumluluklari var gibi.

Görsel acidan zayif bir kitap ve yeni baskinin gözden gecirilmemesi de büyük bir eksiklik. Dipnot da halen 1993'deki bir sorusturmanin devam ettigi yaziyor.
Bilincli olarak Ersever daha kötü bir kisilik olarak gösterilmis, zira kitabin basinda yazdigi 1970'lerdeki Silopi olayini röprotaj icinde sorup yalanlama almasina ragmen düzeltme geregi duymuyor!

Bugun milliyetcilik dersi veren Aydinlik hareketinin o dönemde 'Kontgerilla' dedikleri varligi Pkk'dan bile daha tehlikeli görmelerini de kitapta okumak mümkün.

Ders kitabi seklinde yazilan bu kitabin kitlesi ekonomiden hic anlamayan bir kesim olmasi gerekir ki Mahfi Hoca tabiri caizse bir salaga anlatir gibi anlatmis.

Hocanin uslubu son derece objektif ve bu sebeple fazla suya sabuna da dokunmadan analitik düsünmeden yoksun bir basucu kitabi ortaya cikiyor, zira cok farkli tablolari iceren bir calisma. Ancak tablolarda kiyaslanan yillar surekli degisiyor. Bir nizam yok.

Okunmasi kolay, güzel bilgilerde mevcut, fakat son baskisi 2022 olmasina ragmen en yeni verileri kullanmak yerine 2018'de kalmis. Zaten esas kirilma o yildan sonra oldugu icin mevcut tabloyu bu kitabi okuyarak anlamak zor.

Röportaj kitap şeklinde olduğu için kitap akıcı bir üslupla hızlı bir şekilde okunuyor. Kaliteli baskı ve renkli resimlerle desteklenmesi, ayrıca farklı renkte tasarım ile sayfaların süslenmesi kitabın olumlu tarafları.

Olumsuz taraflarına gelince, resimlerin bazıları alakasız bir sıralama içinde yer alıyor. Ama kitapta en beğenmediğim yönü, yazarın objektiflikten son derece uzak olması.

Evvela Doğu Roma mimarisi olan Kubbe'ye bir Türk Mimarisi diye dayatması çok garip bir durum. Ayrıca bahsettiği savaşlarda 'Türk' tarafı yenilince ihanete uğranıldığını vurguluyor, ancak Diyarbakır'ı sorunsuz alan Türklerin (Selçuklu) kale kapısını içerden açanlar için 'ihanet' kelimesini kullanmaması bir tarihçi için çelişkili bir durum. Son olarak kendi kitaplarına röportaj için fazla atıf yaparak reklam yapıyor. Buna gerek yok. Ve bazı konuları gerektiğinden fazla uzatıyor.

1950 öncesini akici bir uslub fakat biraz yüzeysel sekilde anlatan bir eser. Ikinci Dünya Savasi sonrasi küresel sartlar yüzünden gecilen cok partili hayatin ilk baslarda sancisiz bir sekilde dogdugunu ve iki partininde aslinda ideolojik acidan birbirinden fazla bir farki olmadigini vurguluyor. Kitapta biraz fazla uzun alintilar / dipnot olmasi okuma akiciligini biraz etkiliyor.

Ridley Scott'un Napolyon filminin vizyonu girmek üzere oldugu hafta baslayip hizlica okudugum bir kitap. Osprey serisinin bu tarz kitaplarini faydali goruyorum. Kisa ve öz, birde resimlerle ve haritarlar desteklenmesi cok güzel oluyor.