(Ehlibeyt kaynaklı kitaplara ulaşmak nihayet teknolojinin de ilerlemesiyle kolaylaşır oldu.Doğrusu yorumlara bakıyorumda insanlar da benim gibi bu kitabı ACABA NEDEN? Şimdiye kadar duymadıklarını anlayamamışlar..ACABA NEDEN?!!!!!!!! TEŞEKKÜRLER KİTAPYURDU ….UMARIM BİR GÜN SANSÜRLER KALKAR……Aşağıdaki metinlerdeki hadisleri SUNNİ kaynaklardan alıntı olduğuna dikkatinizi çekerim.Kontrol etmeniz için sayfa numarasına kadar kaynak gösterilmiştir...AYRICA bu kitabın tanıtımı yapılırken ;neden önsözünde Hz.ALİ'nin EHLİBEYT'TEN olduguna deginilmemiş anlamadım!!!!???Bu önemli konu pas geçilmiş.Size bu kitabı taraflı bulduğum BEYAN yayınlarının yerine FECR veya KEVSER yayınlarından temin etmenizi tavsiye ederim.Artık o kitaplarında ülkeye girişlerinde ne kadarı sansürleniyor bilmiyorum ama karşılaştırmanız açısından faydalı olacağını düşünüyorum.Ayreten size ALİ ŞERİATİ'nin kitaplarını hem dünya hemde mezhepsel açıdan bakış açınızı geliştirmesi bakımından ŞİDDETLE TAVSİYE EDERİM.OKUDUGUNUZDA BENİ DAHA İYİ ANLAYACAKSINIZ!!!! İyi Okumalar..... )
EHL-İ BEYTİ SEVMEK İMANIN ALÂMETİDİR
Allah Teâlâ, müminlere Resûlü’nün sevilmesini farz kıldığı gibi onun parçası olan ve kendisine inanan yakınlarının da sevilmesini, bu şekilde Peygamber’in (s.a.v) sevindirilmesini istiyor. Bir ayet-i kerimede şöyle buyrulmuştur:
Bismillahirrahmanırrahim
“Resûlüm onlara de ki: Ben bu davetime karşılık olarak sizden bir karşılık ve ücret beklemiyorum; sadece yakınlarıma sevgi göstermenizi istiyorum.” (Şûrâ/23)
Rasûlullah (s.a.v) Efendimiz, Ashâb-ı kirâmı ve ümmetim Ehl-i Beyt’in hukunu iyi koruma konusunda şiddetle uyarmıştır:
Zeyd b. Erkam (r.a) anlatıyor: Allah Rasûlü (s.a.v), Mekke ile Medine arasında Hummen denilen suyun başında bir hutbe verdi. Allah’a hamd, sena ve zikirden sonra şöyle buyurdu:
“Ey insanlar! Dikkat ediniz; ben bir beşerim. Rabbimin ölüm elçisinin gelmesi ve benim ona icabet edip aranızdan gitmem yakındır. Sizlere hukuku ağır iki kıymetli emanet bırakıyorum. Birincisi Allah’ın Kitabı’dır. Onda nur ve hidayet vardır. Allah’ın Kitabına sımsıkı sarılın. Onunla meşgul olun, onu öğrenin, öğretin; hükümlerini anlayın. İkinci emanet Ehl-i beytimdir. Ehl-i Beytim hakkında Allah’tan korkmanızı hatırlatırım. Ehl-i Beytim hakkında Allah’tan korkmanızı hatırlatırım. Ehl-i Beytim hakkında Allah’tan korkmanızı hatırlatırım. ” Zeyd b. Erkam’ı dinleyenler arasında bulunan Husayn b. Sebre,
“Ey Zeyd, Rasûlullah’ın (s.a.v) zevceleri de Ehl-i Beytten midir?” diye sordu, Zeyd (r.a),
“Tabi ki Efendimizin hanımları da Ehl-i Beyttendir. Fakat Rasûlullah’ın (s.a.v) haklarının korunmasını istediği Ehl-i Beyt, kendilerine sadakanın haram olduğu kimselerdir” dedi. Husayn,
“Onlar kimdir?” diye sorunca Zeyd b. Erkam (r.a),
“Ali’nin ailesi, Akîl’in ailesi, Cafer ve Abbas’ın âilesidir” dedi. Husayn,
“Bunlara sadaka haram mıdır?” diye sorunca, Zeyd (r.a),
“Evet” dedi. (Müslim, Fedâilü’s-Sahâbe, 36; Nesâî, Sünen-i Kübrâ, Menâkıb, 9.)
Müfessirlerin imamı Fahruddin er-Râzî (rah.) demiştir ki:
“Resûlüm onlara de ki: Ben bu davetime karşılık olarak sizden bir karşılık ve ücret beklemiyorum; sadece yakınlarıma sevgi göstermenizi istiyorum”
âyet-i kerimesi (Şûrâ/23) Resûlullah’ın (s.a.v) Eh-i Beytini ve Ashabını sevmenin vacip olduğunu göstermektedir. Allah Resûlü (s.a.v) sahih hadislerinde:
“Fatıma benden bir parçadır; onu üzen beni de üzer” (Ibnu Kesir, Tefsir, VII, 201) buyurmuş, Hz. Ali’yi, Hasan ve Hüseyin’i sevdiğini belirtmiştir. Efendimizin sevdiği kimseleri sevmek, bütün ümmete vaciptir. Sonra, her namazın sonunda Hz. Peygamberin Ehl-i Beyti’ne salât ve selâm okunması, bütün ümmete emredilmiştir. Bu büyük bir makamdır; onlardan başka hiç kimseye nasip olmamıştır. Bütün bunlar gösteriyor ki, Hz. Peygamberin Ehl-i Beyti’ni sevmek vaciptir.
Efendimiz’in zevcesi Ümmü Seleme (r. anha) anlatıyor:
Resûlullah (s.a.v) Ali, Fâtıma, Hasan ve Hüseyin’le yemek yedi. Yemekten sonra, onları üzerindeki elbise ile sardı ve,
“Allahım! Bunlara düşman olana sen de düşman ol; bunları seveni sen de sev!”
diye duâ etti. (Ebû Ya’lâ, Müsned, No:6951; Heysemî, Mecmau’z-Zevâid, IX, 166-167.)
Resûlullah (s.a.v) Efendimiz’in amcası Abbas (r.a) bir gün üzüntülü bir şekilde, Efendimiz’in huzuruna geldi ve,
“Yâ Resûlellah! Kureyş bizden ne istiyor; birbirleriyle karşılaşınca güler yüz gösteriyorlar, bizimle karşılaşınca yüzleri değişiyor!” diye şikâyet etti. Allah Resûlü (s.a.v) bu hâle çok gazaplandı; yüzü kıpkırmızı oldu. Sonra,
“Allah’a yemin ederim ki, bir kalp sizleri Allah ve Resûlü için sevmedikçe o kalbe iman girmiş olmaz”
buyurdu ve şöyle devam etti:
“Ey insanlar! Kim amcama eziyet ederse, bana eziyet etmiş olur. Hiç şüphesiz bir kimsenin amcası babası gibidir.” (Tirmizî, Menâkıb, 28; Ahmed Müsned, I, 207.)
Resûlullah (s.a.v) Efendimiz, Hz. Ali’ye hitaben: “Yâ Ali, seni ancak mümin olanlar sever; sana ancak münafıklar buğzeder.”
buyurmuştur.( Müslim, iman, 131; Tirmizî, Menâkıb, 20; Nesâî, iman, 19.)
İçinde Sunni kaynaklara ait hadislerin de oldugu bu bilgilerden sonra ve ilgili ayeti kerimeden sonra ortada tartışılacak bir şey kalmıyor.Size GADİRİHUM olayını hangi mezhepten olursanız olun iyi araştırmanızı tavsiye ederim.
NOT: Hadis Kaynaklarına ulaşmada ehlibeytin önemi acaba ne kadar?Tartışılması gereken önemli noktalardan birisi budur.Ebu Hüreyre'nin peygamberimizin ölmeden önce sadece 3 sene yanında bulunmasına ragmen Sahihi Buhari ve Müslim de 5000 den fazla hadisi varken Hz.Ali'den 500 tane bile hadisin olmayışı düşündürücü degil mi?Bu bilgileri araştırmanızı ve düşünmenizi tavsiye ederim.İmamı Azamın Ehli Beyt ten olan Caferi Sadıkın ögrenci oldugunu biliyor muydunuz?