E-Dergi

Yazarın Semerkant ve Doğu’dan Uzakta romanlarından sonra okuduğum üçüncü kitabı. Osmanlı hanedanının soyundan gelen, çocukluğu Beyrut’ta geçmiş, Fransa’da tıp eğitimi sırasında Nazi işgaline direnen bir Ortadoğulunun hikayesi. Çoğu baba çocuğunun doktor olmasını isterken, kahramanımız İsyan’ın babası çocuğunun dünyayı değiştirecek bir devrimci olmasını ister. Savaştan sonra İsyan’ın delirmesini ve eşinin ilgisizliğini hazin bulsam da, keyifle okunacak bir roman

Evet ilginç hikayeler, ama okurken arka sokaklar izliyorum gibi geldi. Bence fazla avam bir kitap.

Evrenin oluşumunu olabildiğince basit bir dille anlatmaya çalışan, öğretici, keyifli bir eser

Esasında ders kitabı olarak kaleme alınan bu eserde;dillerin doğumu, gelişimi ve yok olmasına dair merak edilen bir çok soruya cevap bulabilirsiniz. Dil üzerine okuduğum bir çok kitapta olduğu gibi bu kitabın sonunda da; benim için dünya üzerinde neden bu kadar dil olduğu ve dillerin tam olarak nasıl ortaya çıktığı sorusu hala sır olarak kalmaktadır.

Kendisi gibi müzisyen bir babanın oğlu olan Mozart’ın kaderi aslında belirlenmiştir. Tıpkı babası gibi saray mahiyetinde kalacak ve aristokrasinin prestijini arttıracak besteler yapacaktır. Ancak devrin müzik kalıplarının çok üzerinde bir ufka sahip olan bu dahi adam, hem bir nevi soytarılık olan saray müzisyenliğinden kurtulmak hem özgürce müziğini yapmak istemektedir. Beethoven gibi serbest müzik piyasasının henüz gelişmediği dönemde saraya rağmen hayallerinin peşinden gitmesi Mozart için çetin bir mücadele olmuştur. Doğuştan alıngan kişiliği, devrin müzik otoritelerince bir türlü takdir görmeyişi, kendini çirkin bulması ve özellikle burnunun çok kötü göründüğü takıntısı, en nihayetinde de karısında aşkının karşılığı olmadığına inancı Mozart’ı erken yaşta ölüme götürdü. Eser biyografik özellikler taşımakla birlikte, Mozart’ın yetiştiği çağa, özellikle saray çevrelerine ışık tutmaktadır.